GÜZEL AHLÂKLAR HAKKINDA

Bir aynaya bakmadan insanın kendi yüzünü ve arkasını görmesi mümkün olmadığı gibi, iç alemindeki kusurlarını görme basiretine sahip olması da, ancak peygamberlere mahsustur. Nâdiren, Üveysî denilen doğrudan doğruya Rasûl-ü Ekrem SAS'in mânen terbiyesinde yetişen bazı evliyâdan gayrisi, hep bir usûl ve sülûke tâbî olarak yetişmektedirler. Bu hususta en büyük âmil, insanın ahlâkan tekemmül etmesidir.

Onun için biraz da ahlâk-ı hasenenin lüzûmundan bahs etmek isterim. Filvâki, ahlâk-ı hasene ile tahallûk etmemiş bir kara yüzlünün bundan bahse kalkması her ne kadar doğru bir şey değilse de, Allah-u Celle ve A'lâ Hazretleri'nin afv ü mağfiretine sığınarak, hadis-i şeriflerde beyan buyrulan güzel ahlâklardan bazılarını beyan etmeyi münâsib görmekteyim.

"Amellerin tartılacağı o günde (ahiret günü) mizanda, ahlâk-ı haseneden daha ağır gelen bir amel olmayacaktır." (Râmûz, 383/4)

"Ahlâk-ı hasene sahibi bir kimse, o güzel ahlâkı sayesinde, çok oruç tutan ve çok namaz kılan bahtiyar kimselerin erişdiği derecelere nâil olacaktır." (Râmûz, 383/4)

Buhàri ve Müslim rivayetlerinde de:

"Ahlâk-ı hasene sahibi olanlar, muhakkak sizlerin en hayırlılarınızdandır." buyrulmuşdur.

Hazret-i Aişe validemizden gelen bir rivayette de:

"Mü'minlerin iman cihetinden en kâmili, olgunu, ahlâkan en güzel ve ehline yâni efrad-ı ailesine karşı en şefkatli ve merhametli olanıdır." buyrulmuştur. (Feyzül-Kadîr, 2/2483)

Güzel ahlâklar sayesinde ahiretin yüksek ve şerefli mevkilerine erişileceği müteaddid hadislerle beyan olunmuştur. Efendimiz SAS Hazretleri:

"Agâh ve mütenebbih olunuz ki sizlere ibadetin kolayını ve bedene de ehven gelenini bildireyim mi?.. Bunlar; sekîne, edeb ve vakar dairesinde sükûta mülâzemet ve ahlâk-ı hasenedir." buyurmuşlardır. (Feyzül-Kadîr, 3/2759)

Diğer bir hadis-i şerifte de buyruluyor ki:

Burada her şeyde ihlâsın lüzumu ile imanda da en mühim şeyin ihlâs olduğu bildirilmekte; dünya ve ahiret saadet ve kurtuluşunun muhakkak kalblerinde imanlarını ihlâsla yaşatanlar ve kalblerini her türlü gıll u gışdan àrî ve her türlü mezmum ahlâklardan berî ve bâhusus kibir, gurur, ucüb, riya, hırs, hased, gazab, şöhret ve emsâlinden temizleyenler için olduğu belirtilmektedir. (Feyzül-Kadîr, 4/6098)

Ayrıca:

"İhlâs, Allah-u Teàlâ Hazretleri'nin haram kıldığı bütün günahlardan uzak durmakla olur." buyrulmuştur. (Râmûz, 435/3)

Kalbini mânevi günahlardan ve insanların mânen helâkine sebeb olan ahlâk-ı mezmume-i bâtıneden sâlim kılan, dilini daima doğruluğa alıştıran, zikr-i lisânî ve zikr-i kalbî devletine nâil olan ve bu sûretle de nefsini mutmain kılan yâni emmârelikten, levvâmelikten, mülhimelikden kurtarıp, mütmainne derecesine ulaştıran ve ahlâkını da müstakim kılıp, Rasûl-ü Ekrem SAS Efendimiz'in sünen-i seniyyelerine tamamıyla ittibâ edenler, sàlihîn ve kâmilîn zümresindendirler. Bu gibi zevât-ı muhteremelerin bu güzel yollarını izlemek ve onların peşinden ayrılmamak devlet ve saadetini Cenâb-ı Hak cümlemize nasib ve müyesser eylesin, âmin...

Câbir RA'ın rivayetinde ise:

"Bana en sevgiliniz ve kıyamet gününde meclis cihetinden en yakınınız, ahlâkan en güzel olanınızdır." buyrulmuştur.

Bu husustaki hadisler müteaddiddir. Ebû Zer RA Hazretleri'nin rivayetleri ise şâyân-ı dikkattir:

"--Yâ Ebâ Zer! Sana iki haslet için delâlet edeyim mi ki, bunlar bedene hafif, mizanda ise diğer amellerden ağırdır." deyince:

"--Buyurun yâ Rasûlallah!" dedim.

Buyurdular ki:

"--Hüsnül-hulka ve uzun sükûta müdâvemet ve mülâzemet eyle! Nefsim yed-i kudretinde olan Hak Celle ve A'lâ'ya yemin ederim ki, bütün mahlûkat bu iki amelin misli gibi amel edemezler. Yâni, her ne kadar çok amelleri olsa dahi, yerinde sükûtun ve ahlâk-ı hasenenin sevabına erişmeleri mümkün olmaz."

Görülüyor ki, Efendimiz SAS Hazretleri gerek ahlâk-ı hasenenin, ve gerekse onun bir cüz'ü olan sükûtun lüzûmunun beyanı üzerinde ne kadar titizlikle durmuşlardır. Bütün hayırların bunlardan neş'et ettiği ve kezâlik bütün şerlerin de kötü ahlâklardan ileri geldiği herkesçe müsellemdir. İnsanlara ve bâhusus müslümanlara verilen hayırların en büyüğü ahlâk-ı hasene olduğunu beyan sadedinde, Usâme RA'ın rivayet ettiği şu hadis-i şerif de şâyân-ı dikkattir:

"Bizler Rasûlullah'ın huzurlarında terbiye, nezaket, edeb ve hayâlarımız icabı, hiç birimizin sesi çıkmaz, sâkin ve sâkit, gûyâ başımızın üzerinde bir kuş varmış gibi oturmakta iken, dışarıdan gelenlerden bazı kimseler:

'--Yâ Rasûlallah! Allah'ın kullarından Allah-u Teàlâ'ya en sevgili olan kimdir?' diye sordular; cevaben:

'--Ahlâkan en güzel olanıdır.' buyurdu."

Abdullah ibn-i Amr ibn-i As RA dan rivayet olunmuştur ki, Muaz ibn-i Cebel RA sefere çıkmak murad buyurduklarında Peygamber SAS Efendimizden vasıyyet istemişler. Efendimiz SAS Hazretleri de:

"--Allah-u Teàlâ Hazretleri'ne hiç bir şeyle şirk koşmadan kulluk eyle!" buyurmuşlardır.

Tekrar tavsiyesini artırmasını isteyince:

"--Bir kusur ve kabahat işlediğinde derhal arkasından bir iyilik yap!" buyurmuşlardır. Zira,

"İyilikler kötülüklerin günahlarını giderir." Yine Muaz RA Hazretleri biraz daha vasiyyet rica etmişler. O zaman Efendimiz SAS Hazretleri:

"--İstikàmet üzere hareket et ve ahlâkını da güzel eyle!" buyurmuşlar. (Feyzül-Kadîr, 1/993)

İmam Mâlik'in Muaz RA'den bir rivayetinde: Hayvana bineceğim ve üzengiye ayağımı koyduğum zaman, Rasûlüllah SAS Efendimiz'in bana son nasihati şu olmuştur:

"--Ey Muaz, insanlarla iyi geçinecek kadar güzel bir ahlâka sahip ol!"

İmam Tirmizî'nin Ebû Zer RA den rivayetinde:

"Nerede olursan ol Allah'dan kork! Hata ve kusurlarının peşinden bir iyilik işle ki, o günahları mahvetsin ve insanlarla ahlâk-ı hasene ile ülfet et!" buyrulmuştur. (Râmûz, 13/4)

Ahlâk-ı hasenenin günahları, suyun karı ve buzu erittiği gibi eriteceği ve kötü ahlâkların da hayırlı amelleri sirkenin balı bozduğu gibi bozacağı, ifsad edeceği İbn-i Abbas RA dan rivayet edilmişdir.

Ebû Davud ve Tirmizî'nin beyanlarında şöyle buyrulmuştur:

"Mü'minlerin iman cihetinden ekmeli, en kâmili ve olgunu, ahlâkan en güzel olanıdır. Sizlerin en hayırlınız ailesine hayırlı olanınızdır. Siz kendinizi insanlara mallarınızla beğendirib sevdiremezsiniz. Belki onlara karşı tatlı dil, güler yüzle ve güzel ahlâkınızla daha çok ve daha iyi ülfet ve ünsiyet edersiniz. Zira bir Müslümana ahlâk-ı haseneden daha efdal bir şey verilmemiştir."

İnsanlar, başkaları tarafından görülmesini istemediği şeyi, yalnız kalınca da yapmamalıdır.

İmam Tirmizî, Ahmed ibn-i Hanbel, Taberânî ve İbn-i Hibban Hazretleri'nin ayrı ayrı rivayetlerinde, Cenâb-ı Peygamber SAS Efendimiz Hazretleri:

"--Sizin en sevgiliniz ve ahirette de en yakınınız ahlâkan en güzel olanınızdır. Ve yine en mebğuzunuz ve ahirette de bana en uzak olanınız, ahlâkan en kötü olanınızdır." buyurmuş olmakla bu kötü huylardan burada üç tanesini beyan buyurmuşlardır. Bunlar da: "Sersârûn, mütefeykıhûn ve müteşeddikn"dur, deyince:

"--Yâ Rasûlallah! Sersarûn ve müteşeddikn'u biliyoruz, fakat mütefeykıhn nedir?" diye sormuşlar.

Efendimiz SAS de:

"--O, mütekebbir demektir." buyurmuşlardır.

Sersârûn, zorlukla ve çok konuşan; müteşeddikn" da, sözlerinde mübalağa ederek fesahat taslayandır. Mütefeykihûn da tıpkı müteşeddikn gibi ağzını lafla doldurub, belağat ve fesâhatini izhar ile, başkalarının üzerine üstünlük taslayan kibirli kimsedir. Zâten çok konuşmak, haddi zatında hiç iyi bir şey olmamakla beraber, bir de tekellüf ve belağat ve fesâhat satacağım diye böbürlenmek ve üstünlük taslamak, elbette ki kimsenin beğenmediği mezmum sıfatlardan ve huylardandır.

Allah CC Hazretleri cümlemizi kötü huylardan muhafaza buyursun ve iyi huylarla huylandırsın, âmîn...

Her şey ve her fenalık ve kötülük için tevbe etmek mümkündür. Kötü ahlâklı insan tevbe ettiği zaman, mutlaka ondan daha şerlisini işler. Allah katında kötü ahlâktan ve fenâ huydan daha büyük bir günahın olmadığı da, ayrıca beyan olunmuştur.

Efendimiz SAS Hazretleri de dualarında:

(Allàhümme innî ezü bike mineş-şikàkı ven-nifâkı ve sûil-ahlâk.) diye, kötü ahlâktan Cenâb-ı Hak'ka sığınmışlardır. (1)

(1) [Allahım, ayrılığa düşmekten, ikiyüzlü olmaktan ve kötü huylardan sana sığınırım!] (Feyzül-Kadîr, 2/1548)

Evliyâların sıfatlarını beyan eden bir hadis-i şerifte de şöyle anlatılmıştır: Onlar çok konuşmak ve kelimelerin mânâlarını derinleştirmek ve incelemek gibi huylara sahip olmadığı gibi, hiç bir bid'ati de işlemezler. Aynı zamanda çok laf etmekten son derece kaçınırlar ve sözlerin derinliğine de dalmazlar. Yapmış oldukları güzel amellerini de beğenmeyerek kendilerini müahaze ederler. Bununla beraber son derece sehàvete sahip ve mâliktirler. Öyle ki, icabında mallarını fedâ ettikleri gibi, canlarını da fedâdan zerre kadar sakınmazlar.

Sonra gönüllerinde hiç bir kimse için gıll ü gış, hıyânetlik ve dargınlık, kin ve hased gibi şeyler de bulunmaz. Bütün zâhiri ve mânevî günahlardan ve ahlâk-ı mezmûmelerden de hiç birisi üzerlerinde bulunmaz. Riyâ, kibir, kin, gazab, hırs, hased, ucüb ve gıybet gibi çirkin ve mezmum olan huylardan da beridirler. Selâmet-i sadr ile tavsif olunan bunlardır. Yarın ahiret gününde:

[O gün ne mal fayda verir, ne de evlât... Ancak Allah'a kalb-i selîm ile gelenler, o günde fayda bulur.] sırrına mazhardırlar. Mal ve evlâtların hiç birisinden fayda beklemeyip, ancak kalb-i selîme mâlik olan bahtiyarlardır.

Yukarıda zikrolunan güzel huylarla birlikte, mezmum olan ahlâklardan da uzak kalırlar ve bütün mü'minlere karşı da son derece merhametli, rahim ve şefkatli ve hem de imamlarına karşı hürmetkâr olup evliyâ-yı umûra da nasihatlardan geri kalmazlar. Büyük küçük demeyip herkese karşı şefkat ve merhametle nesàyih ve irşadda bulunurlar. İşte bu gibi bahtiyarların hürmetine rahmet-i ilâhî nâzil olur, topraklardan bereketli mahsüller hasıl olur. Düşmanlara karşı zafer de yine bunların hürmetine ihsân olunur.