Mehmed Zahid Kotku (Rh.A)

RAMAZAN BAYRAMI

Cenâb-ı Vâcibül-vucüd ve Tekaddes Hazretleri, bu mübarek bayramımızı cümlemiz hakkında mübarek ve müteyemmin eylesin... Bir çok bayramlara da, sağlık afiyetle erişmeler nasîb ü müyesser eylesin...

Bu bayram, halkın dilince "Şeker Bayramı" tabir edilir; tatlılık bayramıdır. Tatlılık, yâni hepimiz birbirimize tatlı olabilmek... Şekerin tadı beş dakikada gider. O tad, tad değildir. Asıl tad, müslümanların birbirlerine karşı gösterdikleri sevgi ve muhabbet tadıdır. O sevgi ve muhabbet tadının tadına doyum olmaz. Allah-u Teàlâ bu mübarek bayram hürmetine bizim içlerimizi sevgiyle doyursun, doldursun ve bu sevgiyi de dâim eylesin...

Hep bir memleketin evladıyız. Hep bir peygamberin ümmetiyiz. Hep bir mezhebin imamının mezhebindeniz. Hep bir Allah'ın kuluyuz. Böyle iken bugün çok üzüldüm. Radyoda konuşuyordu bir efendi, bayram hakkında. Birisi soru soruyor, o da ma'lûmat veriyor: "Eski bayramlar şöyle olurdu. Herkes birbirleriyle böyle sevişirlerdi, kaynaşırlardı. Ufak memleketlerde, köylerde kasabalarda daha tatlı oluyordu. Şehirler ise, bundan biraz uzak duruyorlar." dedi.

Hattâ şehirlerde, birbirleriyle tanışmayan bilişmeyen ailelerden; hatta fikirleri birbirlerinden ayrı olduğu için, görüşmek bile istemeyen kimselerin bulunduğundan bahsediyordu da, hiç olacak şey mi bu?.. Hepimiz burda bir misafiriz... Hepimiz burda bir misafiriz. Ne olacak, bugün var yarın yok! Binân aleyh, burada en güzel şey; tatlı dil, muhabbet sevgisiyle kalblerimizi doldurup, birbirlerimize lâzım gelen sevgiyi izhar edip göstermek...

Ne memleketler var, suyu bulunmaz; gayet sıcak, oturulmaz... Geçen Kuveyt'ten bir doktor efendi geldi. Kaçtım, dedi. Neden? Elliyi geçiyor, gölgede altmış diyor. Nasıl durayım diyor. Kaçmış gelmiş. Eeee, ne yerler var... Suyu da yok bu memleketin. Suyu da dışardan geliyor. Ekmeği dışardan gelir, bütün yiyecekleri dışardan gelir.

Bize misafir geldi o bakan da. Kuveytli efendi. Bir sürü yemek sofraya kondu:

"--Bunlar sizin mi?" dedi.

"--Evet, bizim memleketten çıkar bunlar."

"--E siz bizden çok zenginsiniz öyleyse!" dedi.

"--Neden?.."

"--Biz bunların hepsini dışarıdan alırız. Paralar çok ama, bir dışarıdan gelmese aç kalırız." dedi.

Dışarıdan gelmese hepsi aç kalır. Allah bir felâket göstermesin yâni...

Allàhümme innâ nes'elükel-afve vel-àfiyeh... Fid-dîni ved-dünyâ vel-âhireh... Allàhümmestur annâ bisetrikel-cemîl...

Allàhümme inneke afüvvün kerîmün tuhibbül-afve fa'fü annâ yâ kerim!.. Allàhümme inneke afüvvün kerîmün tuhibbül-afve fa'fü annâ yâ kerim!.. Allàhümme inneke afüvvün kerîmün tuhibbül-afve fa'fü annâ yâ kerim!.. Fağfirlenâ, verhamnâ, ente mevlânâ, fensurnâ alel-kavmil kâfirîn...

Allahümmağfirlenâ... Ve livalîdînâ... Ve liesâtîrinâ... Ve li akribainâ... Ve limeşâyihinâ... Ve ceddâtinâ... Ve ammâtinâ... Ve hàlâtinâ... Ve limen lehü hakkun aleynâ... Ve limen vassânâ bid-duàil-hayr... Ve licemiil-mü'minîne vel-mü'minât... El-ahyâü minhüm vel-emvât... Birahmetike yâ erhamer-râhimîn... Vel-hamdü lillâhi rabbil-àlemîn.

El-Fâtihah!..

24 Ağustos 1979