İSLAM'A DAHA ŞUURLU SARILMALIYIZ

KADIN ve AİLE, MART 1987

Prof. Dr. M. Es'ad COŞAN

İslâm çağımızın ve kıyamete kadar gelecek çağların inancıdır; hak ve gerçek dindir; insanlığın dünya ve âhiret esaslara sahiptir. Yanlız biz değil, Şark'ın ve Garb'ın büyük müttefikleride bunu kabul ediyorlar. Derin tedkikler sonucu İslâm'ı beğenen ve ihtida eden pek çok Avrupalı, Amerikalı, Japonyalı... ilim adamı vardır, ve dünya üzerinde İslâm'ın gelişmesi halen hızla devam etmektedir.

Ülkemizde yaşlılar kadar, yeni nesillerde de İslâm'a büyük ilgi vardır. Hattâ Garb ülkelerine tahsile, ihtisasa, çalışmaya gönderdiğimiz modern gençlerden bir kısmı dahi, bozulmamış bir halde daha dindar, daha ciddî, daha şuurlu olarak yurda dönmekte olmasından gurur ve kıvanç duyuyoruz.

İşte bu sevinilecek durum bazı dış ve iç mihrakları endişelendiriyor. Doğrudan İslâm'a saldıramadıklarından, dolaylı yollarla, İslâmî gelişmeyi engellemeye çalışıyorlar; çeşitli iftira, entrika ve komplolara tevessül ediyor, efkâr-ı umûmiyeyi ve ilgilileri İslâm aleyhine döndürmeye uğraşıyorlar.

Nitekim son aylarda kesif bir menfî propaganda başlatıldı; neredeyse müslüman olmak; dinin gereklerini titizlikle îfâ etmek; İslâm'ı tanıtmak, öğretmek ve yaymak için çalışmak suç gibi gösterilmek isteniyor. Kısacası, dine, dini celaatlere, dini faaliyetlere karşı bir baskı, takip ve ğözdağı verme kampanyası var. bir kaç masum müslüman, bu arada tesettürlü kız öğrenciler hem büyük mağduriyetlere uğratıldı, hem de ağır suçlamalarla töhmet altına düşürüldü.

Yapılan savunmalara, açıklama ve ikazlara henüz müsbet bir cevap alabilmiş değiliz. Muhalefet ve iktidar partileri ve insaflı yazar ve düşünürler, ekseriyetle müslümanların haklarını ve haklılığını ifade eden konuşmalar yapıyor, yazılar yazıyor; ama fi'lî durum aksine gelişiyor. Bilhassa başörtülü kızlarımızın güç durumda kaldıklarını, hattâ özel şirket ve fabrikalarda bile müslümanlara bazı haksız baskılar yapıldığını-meselâ iki kişinin bir araya gelmelerine, cemaatle namaz kılmalarına bile mâni olunduğunu-bize gelen şikayetlerden anlamaktayız.

Maalesef bu durum bir süre daha devam edeceğe benziyor. Müslümanlar olarak ciddî bir sabır imtihanı geçiriyoruz. Mağdur, kaygılı ve üzüntülüyüz. Karşılaştığımız hak ve anlayışsız tutum sebebiyle gönülden yaralıyız.

Allah c.c. mazlumun yardımcısıdır, ümidimiz O'nun lûtfunda. İnşallah yakında gerçekler ortaya çıkacak, yaralar sarılacaktır. Görülüyor ki iyi niyetimiz herkese tam mânasıyla anlatamamışız; görülüyor ki ülkemizdeki bazı aydınlar daha henüz demokrasiyi, insan haklarına saygıyı, bîtaraf düşünme ve davranmayı öğrenememiş.

Yılmamalı ve ümitsizliğe düşünmemeli; daha güzel, daha çok çalışmalıyız. Şu maddi ve materyalist çevrenin kanunu 'mücadele'dir. Söz kuvvetlinindir.

O halde birlik ve bereberliğe dikkat edelim; fikirlerimizi duyuracak tesirli araçlar bulalım; çeşitli temaslar, konuşma ve toplantılarla haklarımızı halka ve ilgililere anlatalım. Tek başımıza kalsak dahi her yerde, her zaman, yılmadan Hakkı tebliğe, doğruyu ve hayırlıyı îfâya devam edelim.

Madem ki hasımların asıl hedefi İslâmî gelişmeyi dolaylı yollardan engellemektir; bunca haksızlığı, despotluğu ve zulmü o yüzden irtikâp ediyorlar; o halde onlara karşı takınılacak en güzel tavır, verilecek en güzel cevap da: İslâm'a daha sıkı, daha Şuurlu sarılmak, hak yolda daha kaliteli ve daha etkin çalışmalar yapmağa girişmektir vesselâm.