DIŞ POLİTİKAMIZDA YENİ UFUKLAR

İLİM SANAT, MAYIS 88

88 yılının ilk aylarında yaptığım Avusturalya yolculuğunun gidiş ve dönüşünde, bazı müslüman ve gayri müslim ülkeleri, değişik iklim, kültür ve medeniyetleri mahallerinde görme ve inceleme fırsatı bulmuş oldum. Tezatlardan etkilendim; görüşlerimde gelişme ve değişmeler meydana geldi; seyahatlarin coğrafi keşiflerin Avrupalılara ne kadar büyük avantajlar sağladığını, ne geniş zenginlikler kazandırdığını gözlerimle gördüm.

Biz de artık fert ve millet olarak şuurlu ve dikkatli bir şekilde yeni ufuklara doğru açmalıyız.

Genel bir prensip olarak tüm okuyucularıma çeşitli fırsatlar değerlendirerek dış seyahatler yapmalarını, diğer ülkelerden dostlar ve arkadaşlar edinmelerini, ticari kültürel temaslar sağlamalarını, hatta mümkünse evlilik yoluyla ilişkiler kurmalarını içten tavsiye ederim. Her aydın kardeşimiz, kendisine bir dış ülkeyi seçsin; onun dilini, kültürünü, tarihini, coğrafyasını, ekonomik ve ticari imkanlarını incelesin, o yönde uzmanlaşsın.

İzlenemlerime göre devlet ve milletçe kandırılmış, "Sadece Batıya yönelmek" gibi son derece yanlış ve saçma bir saplantıya düşürülmüşüz. ilericilerimiz bu konuda kör bir taasubu halâ sürdürüyorlar. Halbuki Batı dışında diğer bölgelerde, yakın çevremizde, Afrika, Asya, Avusturalya ve özellekle Orta ve Uzakdoğuda ülkemiz ve milletimiz için çok büyük imkânlar ve menfaatler olduğu, kısa bir incelemede bile derhal görülüyor.

Asırlar boyu idaremiz altında bulunmuş olan Ortadoğu ülkelerine uzun yıllar lâkayd kalmış ve oraları başkalarının istismarına terk etmişiz; şimdi bunun acı sonuçlarını görüyoruz; bu yüzden artık ülke emniyetimiz bile tehdit altında bulunuyor. Balkan ülkelerindeki ırkdaş ve dindaşlarımız da bizim ihmalimiz ve kaçırdığımız fırsatlar yüzünden şimdi son derece zor şartlar içinde yaşamakta. Tarih boyu yakın ilişkiler kurduğumuz ve şimdi Doğu Türkistanımızın bile idaresi altında düştüğü, milyarlık nüfuslu muazzam Çin ülkesinin dil, kültür ve politikasını nasıl gözden ve ilgimizden uzak tutmuşuz! Çok yakın tarih, din ve kültür bağlarıyla bağlı bulunduğumuz Hint kıtası halklarıyla (Pakistan, Hindistan, Bengladeş v.s.) ilişki ve işbirliğimiz niye son derece kiyafetsiz seviyede kalmış. Egzotik ve esrarengiz Güneydoğu Asyada, Tayland (Sıyam), Malezya, endonezya, Filipinler v.s. de nice müslümanlar var ki bizi biliyor, seviyor ve sayıyorlar, ama bizim onlardan haberimiz yok. Niçin oralara uzanmamışız, yayılmamışız? Geçen asırda Avrupanın küçük devletleri emperyalist amaçlarla bölgede cirit atar, şahane güzellikteki adaları, uçsuz bucaksız geniş ülkeleri ve tarifsiz zenginlikleri sömürürken bizim yarı ve geri Tanzimat aydınlarımız maalesef sadece birbirleriyle uğraşmış, dıştan destek alarak devlete baş kaldırmış, azınlıklarla birleşip yıkıcı faaliyetlere girişmiş, milletimizin asıl tarihine, yüce dinine, temiz örfüne hücum ederek oyalanmışlar..

Gafil aydınlarımızın çoğu şimdi de kalkmış, olanca hızları ve güçleri ile Avrupa Topluluğuna girmeğe çalışıyorlar. Bu büyük bir hata ve vebaldir. Milli benlik ve kültürümüzü mahva, ülkemizin eşsiz zenginliklerini yabancıların sömürgesine ve İstiklalimizi siyasi esarete götürecek tarihi bir intihardır.

Halbuki nüfus, itibar, bilim ve üretim seviyemiz, kültürel ve teknolojik pozisyon ve kadromuz, kendi milli menfaatlerimize çok daha uygun alternatifler bulmağa elverişli ve yeterlidir. Halâ büyük atılım fırsatlarına, dışa açılma imkanlarına sahip bulunuyoruz.

İkaz ve işaretlerden uyanmalı, özellikle dış politika tercihlerimizi ilme, basirete, akla, mantığa uygun olarak yapmalı, Batıdan başka yönlere enerjik girişimlerle yönelmeli, uydu olmak yerine, lider ülke durumuna gelmeye çalışmalıyız.

Aksi takdirde korkarım ki zamanla Afrika'nın geri devletlerinden bile daha zavallı durumuna düşeceğiz.