DÜNYA GÜNDEMİNDEKİ İSLAM

İSLAM MAYIS 88

İsl(m (lemi son birkaç asır büyük darbeler yedi, parçalandı; müslümanlar maddi manevi ve kültürel gadirler, büyük acılar çekti. Şu yıllar inşaallah yaraların sarılması, kalkınma, toparlanma ve beraberlik devresi olur. Gezdiğim uzak ve yabancı diyarlarda mutlu müşahedelerim ve tatlı intabalarım oluyor:

Elhamdülillah, İsl(m dini gayr-i müslim ülkelerde bile, tüm menfi propagandalara, düşmanlıklara ve suikastlara rağmen yine dipdiri, yine gündemde, yine aktif, yine müessir. K(firler, müşrikler ve mülhidler, Allah Te(l('nın bu değerli ve şerefli nurunu söndüremediler, söndüremeyecekler; çünkü Allah'ın, Kur'an-ı Kerim'de bu konuda va'di ve garantisi var.

Bir iki gün önce Melbourne'de yüksek seviyeli, aydın, değerli bir Avusturalyalı ile tanıştım; camimize gelmişti; yeni müslüman olmuş, H(lid adını almış. Nasıl müslüman olduğunu sormadım. Her hali kibar, fevkalade centilmen, temiz ve zarif bir şahsiyet.

Aynı gün bizden birkaç saat önce, The Age adlı gazeteden Coburg Camiine ramazan hakkında röportaj yapmağa gelmişler. Onları yine aslen Avustralyalı Bil(l adlı çok değerli bir muhtedi kardeşimiz karşılamış, sordukları sorulara kaliteli cevaplar vermiş. Bu arada onlar sormuşlar:

-Sen ne zaman müslüman oldun? diye o da şu şahane cevabla mukabele etmiş:

-Ben doğduğum zaman zaten fitrat-ı islamiye üzere, müslüman olarak doğmuştum; fakat annem, babam beni hristiyan terbiyesi üzere yetiştirmiş; bana hatalı ve saptırılmış dini bilgiler öğretmişler. Kendim bilgi ve şuur sahibi olduğum zaman, konuyu kavrayıp, işin içyüzünü anlayınca, doğuştan aslı ve fitri inancım olan İsl(m'a tekrar rucu' ettim, durum bundan ibarettir..

Ne kadar haklı, mantıklı ve güzel cevap, değil mi!

Değerli okuyucularım, emin olun, insanlar İsl(m'e susamışlar. Diğer dinlerin tüm mensupları dinadamları dahil, eğer konu üzerine biraz eğilmişlerse İsl(m'ın hak din olduğunu, Kur'an-ı Kerim'in Allah tarafından gönderilmiş ilahi kitap olduğunu hemen anlıyorlar. Müşahedelerime göre çoğu bu gerçeği biliyor, içinde sakılyor, ama çok azı itiraf edip müslümanlığa geçebiliyor. Buradaki kısa ikametimiz ve cüz'i çalışmamız sonunda, adımızı, ünvanımızı, sıfatımızı duyan bazı gayr-i müslimler bize müracaat ettiler, dertlerine deva ve haklarında dua etmemizi istediler. Sade dil ve samimi bir işçi kardeşimizin küçük bir açıklaması, birkaç ikaz ve irşad cümlesi ile yola gelenler oluyor. Yani erhamürr(himin olan yüce rabbimiz kullarını, hiçbir yerde şahidsiz, hüccetsiz, mürşidsiz bırakmıyor, edep ve tevazu sahibi her kuluna her yerde hidayetini ihsan ve ikram ediveriyor.

Dışardan çok daha net görünüyor ki bir bizim kendi ülkemizde İslma'ın kadru kıyameti bilinmemiş; bu ilim, irfan, uzay, füze ve bilgisayar çağında bazı yarı aydınlar, bu evrensel ve kutsal İsl(m'a karşı hatalı bir tutum içine düşmüş, çok cahillere bir taassup ve inada girmişler; İsl(m'a ve müslümanlara karşı çok çağdışı ve çok antidemokratik bir baskı uygulamışlar. Gelsinler, din ve vicdan hürriyeti nasıl olur, görsünler, örnek aldıkları bu dış ülkelerdeki uygulamalara bakıp utansınlar.

Burada müslümanlara hiç müdahale etmiyorlar; onlar da istedikleri gibi yaşıyor, giyiniyor, faaliyet gösteriyorlar. Hatta gayr-i müslimler bizi arıyor, bizlerle röportaj yapıyor bizi radyolarda konuşturuyor, inancımıza, ibadetlerimize, kılık kıyafetimize daha çok sevgi, saygı ve ilgi gösteriyorlar.

Burada bizi, başka milletlerden ayıran hususiyet ve faziletlerimizi koruyabilse idik, taklide düşmese idik diye düşünüyor insan. Keşke tarihin derinliklerinden gelen hasletlerimizi, imanımızı, örf ve (detlerimizi, giyim kuşam özelliklerimizi, medeniyet ve kültür farklılıklarımızı hiç değiştirmeyip aynen koruya bilse imişiz! O zaman diğer milletlerden daha çok ilgi görecek, hayranlık uyandıracaktık muhakkak. Biz dejenerasyon ve taklit hastalığına düştükçe onların yanındaki heybet, itibar ve hürmet tesirimizi de yitirmişiz maalesef!

Şahsen karar verdim ki inşallah bundan sonra manevi benlik ve hususiyetlerimizin konrunmasına ve uygulanmasına daha çok özen göstereceğim. Çünkü iki cihanın izzet ve saadeti ancak, İslam'a sımsıkı sarılmakla ele geçecektir.