CANBERRA AİLE EĞİTİM KAMPIMIZ

Prof. Dr. M. Es'ad COŞAN

Şu günlerde, yeni bir aile eğitim çalışması münasebetiyle yine Avustralya'dayız. Başşehir Canberra'da şirin bir motel, tüm imkânlarıyla, bu program için tutulmuş; daha önceliklere nazaran daha rahat ve huzurlu bir mekân! Şehir çok temiz ve çok bakımlı: Geniş caddeler, görkemli binalar, büyük parklar, yemyeşil çayırlar, ağaçlar, rengarenk çiçekler... Şehirde Çanakkale Boğazı savaşlarıyla ilgili büyük bir müze de var; ortada güzel, sun'î bir göl yapılmış; ayrıca televizyon kulesi var; orada arkadaşlar, bizim bastığımız İngilizce, İslâm'ı tanıtıcı broşürler de dağıttılar, iyi bir tebliğ çalışması oldu.

Eğitim kampı çok güzel ve başarılı geçti; açılışa elçiliklerden de davetliler geldi. (Maalesef bizim elçiliğimizden böyle mühim ve kalabalık bir eğitim çalışmasına katılan olmadı.) Bir hafta boyunca, hem kadınlara, hem erkeklere, hem çocuklara çok faydalı bilgiler verilmiş oldu. Sonunda, katılanlara birer diploma-sertifika verildi. İştirakçiler ikişer ikişer kura ile kardeş yapıldılar. Namazlar cemaatle kâh çayırda kâh salonda kılındı. Cuma namazını Canberra Camii'nde kalabalık bir cemaatle eda eyledik. Malezyalı, Pakistanlı, Filistinli... müslümanlar üzerinde iyi intibâ uyandırdık.

Türkiye, Hatay'dan çok başarılı, iyi müslüman bir iş adamı bizi mükemmel lokantasına, kalabalık bir grup olmamıza rağmen ısrarla davet etti; gittik, çok güzel ve geniş bir salonda ağırlandık, izzet ve ikram gördük, çok memnun kaldık. Allah razı olsun! (Bizden sonra lokantaya öyle bir müşteri akını olmuş ki hayret etmişler! Tabiî, bu da ikramlarının Allah indinde makbul olduğuna alamet! )

Kampta yeni müslüman olmuş bir İngiliz de vardı, bizim gruptan ve çalışma üslubumuzdan çok memnun kalmış; zikri, tasavvufu çok sevmiş, inşaallah evini naklederek Sydney' de yerleşecek, grubumuza katılacak, arkadaşlarımızla irtibatı devam ettirecek, İslâm'ı daha iyi öğrenecek ve yaşayacak!

Kamp bitince Sydney'e geçtik; orada tekkemiz, yurdumuz, ihvanımız çok iyi ve aktif, çok sevilip sayılıyorlar, çok faydalı hizmetler yapıyorlar. İnşaallah gençleri çok iyi müslüman yetişecek, bu diyarlarda İslâm'ı güzel temsil edip, yayacaklar.

Avusturalya devleti çok kültürlü (multi cultural) bir toplum olmayı benimsemiş; yâni taassup göstermiyor, her çeşit tip ve kültürden grupları destekliyor, çevresindeki ve Ortadoğu'daki İslâm devletleriyle iyi geçinmeyi planlıyor. Üniversiteli müslüman kız ve erkeklerle toplantı yaptım, onları dinledim: Kızlar başları örtülü ve tesettürlü, derslere devam ediyorlar, lise ve fakültelere mescid açıyor, İslâmi dernekler kuruyor, dînî çalışmalar yapabiliyor, birbirleriyle, muhtelif şehirlerdeki öğrenci dernekleri ilgi ve irtibat kurabiliyor... Çok rahatladım ve memnun oldum. İnşaallah bizim Türkiye'de de böyle bir medeni anlayış, ilerici aydınlarca benimsenir de huzursuzluklar geride kalır!

Yolda Malezya'ya uğramıştık, inşaallah dönüşte de uğrayacağız. Bu güzel, genç ve ekonomik ülke ile sosyal, kültürel ve ticarî ilişkilerimiz günden güne gelişiyor, daha da gelişmeli!

Biz bu Güneydoğu Asya ülkelerini hiç ihmal etmemeliyiz, çok önemli ve kalabalık bir bölge. Bizim devlet adamlarımız ve halkımız, sadece Batı'yı tanımış, tek yönlü gidiyorlar, bu çok yanlış bir tutum, ülkemiz için çok zararlı oluyor. Artık biraz gözlerini açmalı; tüm dünyayı iyi tanımalılar. Batı bizi sevmiyor, bize hile ve oyun ediyor ama dünyada onlardan başka çok insanlar, çeşitli alternatifler, bizi seven ve sayan dostlar var... Onları arayalım, bulalım; onlarla iş birliği yapalım, sevelim sevilelim, iki cihanda mutlu olalım...

Kadın ve Aile, Ocak 1996