ANCAK MÜSLÜMANDAN FAYDA VAR!

Prof. Dr. M. Es'ad COŞAN

Pek çok hasmı, rakibi, düşmanı olan asil bir milletiz. Bu diyarları yüzyıllardır, onlarla devamlı uğraşarak, savaşarak elde tutuyoruz. Hak yoldayız, Allah CC'nun razı olduğu yönde canla, başla fedakârca çalışmışız, insanlara Allah'ın emirlerini tebliğ etmiş, onları doğru dine çağırmış, batıldan kurtarmışız, mutlu ve adaletli, ince ve zarif, çok medenî ve insânî bir toplum oluş-turmuşuz. Yüzyıllarca idaremiz altında yaşayan çeşitli gruplar, şimdi o eski günleri hasretle anıyor. Bizim çekilmek zorunda bırakıldığımız yerlere zulüm ve baskı çökmüş, çok kan döküp çok can yakmış, insanları doğduğuna pişman etmiş, hâlen dahi medeniyetin yüz karası cinayetler dünyanın gözü önünde işlenmekte ber-devam...

19. Yüzyıl'dan sonra Avrupa'daki fikrî ve siyasî cereyanlar sonuçta bizi de etkilemiş; aramızdan kendi kendimizi yargılayan, suçlayan insanlar belirmiş; hasmın tarafını tutup da; bizi yücelten, Allah'ın sevgili kulu ve dışımızdakilerin hayran olduğu arif ve çelebi, hakîm ve medenî insan haline getiren, kısa ve keskin ifadeyle Mevlânâ ve Yunus gibi cümle cihanın gönül verdiği kâmil ve yüksek şahsiyetler haline getiren değerlere saldıran hasta tipler idareye hakim olmuş, İslâm ve müslümanlar dışlanmış, horlanmış; rejim için tehlikeli görülmüş, idare yıllarca onların istediği istikamette çalışmış...

Sonuç: Korkunç bir dejenerasyon ve çökme. Şimdi halk birbirini öldürüyor, ayrılık marşları söyleniyor, askere silah çekiyor, emperyalizme alet oluyor, devlet adamları milletin istikbalini mahv ediyor, muazzam rüşvetler yeniliyor, işler berbat ediliyor, hazine yağma, piyasa dolandırılmış, ordu demode, kalkınma başarısız, hizmetler aksamış, gençlik asi, halk şaşkın, sanayi krizde, işçi mağdur, mallar sefil, istiklâl ve istikbal tehdid altında, düşmanlar memnun, akbabalar beklemede...

Ülkemizde --kasden veya cahillikle-- çok yanlış bir tercih yapılmış:

1. Bize ters ve düşman Batı medeniyeti istenmiş ve benimsenmiş, buna karşı İslâm medeniyeti tüm izleriyle yok edilmeye çalışılmış; halbuki İslâm medeniyeti içinde devam etseydik çok daha başarılı, çok daha mutlu, çok daha ileri, çok daha büyük, çok daha kuvvetli olacaktık; çok daha fazla taraftar bulacak, tüm müslümanlarla bütünleşecek, Batı'da da daha çok sempatizan kazana-caktık...

2. Bu ana yanlışlığa bağlı olarak, dindar müslüman vatan haini gibi görülmüş; dinsiz devrimbaz, batılı bir nesil yetiştirilmeğe uğraşılmış; müslüman orduya ve devlet dairesine alınmamış, şu veya bu sebeple buralara girenler daima ekarte ve tasfiye edilmeğe çalışılmıştır.

Şimdi bu vahim ve sakim tercihin sonuçlarını görüyoruz, her iki tarafı değerlendirme ve puanlama imkânına sahibiz, önümüzde elle tutulabilir misaller var, gazete haberleri var, belgeler var... Net olarak anlaşılıyor ki: Allah'tan korkmayan insandan ne kendisine, ne de ailesine ve milletine fayda geliyor.

Nerede bir çalıp çırpma, sûistimal, haksızlık, zulüm, edepsizlik varsa bakıyoruz, altından ilerici(!) batıcı, devrimciler(!) çıkıyor. Belediyelerin zengin imkânlarını yağmalayan bunlar, muazzam rüşvetleri alan bunlar, yandaşlarını kayıran, yüzbinlerce fuzûli kadroları kendi taraftarlarına dağıtıp devleti müşkül duruma sokan, hazineyi soyan bunlar, milli servetleri ve müesseseleri Batılılara peşkeş çeken bunlar, yüce devletimiz ve aziz istiklâlimizi götürüp bize hiç de ısınmayan Avrupa'ya bağlamak isteyenler bunlar... Ülkeyi bölmeye çanak tutan bunlar, ahlaksızlığı müstehcenliği, fuhşu seksi, kumarı yayan bunlar; gayri milli sapık ideolojileri himaye eden, getirip halka aşılayan bunlar, nesilleri bozan bunlar...

Türkiye yakın tarihteki yanlış tercihlerinin acı sonuçlarını bugün çok feci bir durumda inleyerek çekiyor, hatta hürriyet ve istiklâli, birlik ve beraberliği bile tehlikede...

Son acı tecrübeler açıkça gösterdi ki; Türkiye'yi ve hatta tüm insanlığı, kurtaracaksa ancak ve ancak, inançlı ve dürüst, bilgili ve idealist müminler kurtaracak, bize ancak gerçek müslümandan fayda var. Bunun sayısız misallerini her yerde, her konuda, her gün görmekteyiz. Artık ancak ahlaklı, dürüst, çalışkan, bilgili müslüman-lara itimad ve istinad edebiliz.

Türkiye'nin yetkili ve sorumlu kişi ve mercîleri hatâda inadı bıraksın; gözünü açsın, bu mühim gerçeği iyi görsün! Aksi takdirde Allah saklasın başlarını taştan taşa vuracak, çok pişman ve perişan olacaklar, ama fayda vermeyecek!...

Kadın ve Aile, Haziran 1994