MEKKE-İMÜKERREME'DE RAMAZAN GÜNLERİ

Halil Necatioğlu

Nasib eden Allah'a hamd ü senalar olsun. Ramazan-ı şerif Hicaz'da Mekke-i Mükerreme ve Medine-i Münevvere'de, başka yerlerden çok daha feyizli, bereketli, mükemmel güzel ve hoş oluyor sevap da bu mübarek yerlerde çok fazla!

Bu sene güzel Türkiye'mizden buralara çok ziyaretçi gelmiş her taraf Türk umreciler ve hacılarla dolu, iki adımda bir tanıdık bir simaya rast geliyor, sevgili bir dostla karşılaşıyoruz. Ülkemizde çok istediğimiz halde görüşemediğimiz bir çok kardeş ve arkadaşla burada her vakit beraberiz. Adını söylemeyeyim sadece bir kasabamızdan 250-350 kişi beraber geldiklerini söylediler.

Halkımız elhamdü lillâh çok dindar, çok s™fî, çok uyumlu insanlar; çevreleriyle dil bilmedikleri halde, hemen samimi ilişkiler kuruveriyorlar, isteyene yanlarında yer açıyor aralarına alıyorlar. İnat, sertlik, zıtlık yok; edep, ahlâk, kardeşlik var.

Sabah namazı çok erken, sahurdan hemen 10-15 dakika sonra kılınıveriyor; halbuki normal zamanlarında daha çok beklerler. Mekke'de öğle ve ikindi namazlarında bile her yer doluyor, biraz geciken yer bulmakta zorlanıyor.

İkindiden sonra mescidin içinde her yere uzun plastik muşambalar verilip sofra düzenleniyor, fakir, zengin herkes yanına hiçbir şey almasa bile iftar edecek, karnını doyuracak bir şeyler buluyor, bol bol zemzem içiyor, Arap kahveleri, naneli çaylar ile sefalanıyor. Akşam namazı bu işler olsun diye biraz geçiktirilerek kılınıyor. Bizdeki gibi camiler akşamleyin tenha değil, camide iftar edilip namaz kılındıktan sonra artık isteyen evine dönüp safalı, teferruatla yemek ziyafetini yapıyor.

Yatsı, normal vaktinden yarım saat sonra, çok güzel, vakarlı, usulüne uygun, aheste aheste, tadı çıkarıla çıkarıla hatimle eda ediliyor; acele yok, telaş yok! Hava latîf, hele Mescid-i Haram'ın en üst terasında yayla gibi, yıldızların, hilâlin altında namaz kılmak öyle hoş oluyor ki tariflere sığmaz. Namazdan sonra yanlarında termoslarıyla gelenler, meyva suları, çaylar, kahveler içiyor, memnun ve mesrur evine dönüyor.

Bura ahalisi Ramazanlarda geceleyin pek uyku uyumuyor. Her taraf ışıl ışıl, yollar, çarşılar kalabalık, kimi ibadette, kimi keyfinde! Tabiî gayr-ı meşru eğlence, içki, saz, söz hiç yok! Kimileri canı isterse Arafat'a, Müzdelife'ye gidip gece oralarda piknik yapıyor, rahatlıyor, dinleniyorlar, O yerleri hac zamanındaki izdihamın dışında, tertemiz pırıl pırıl ağaçlıklı, yeşillikli görmek hoş oluyor.

Tabiî, ramazanın son on gününde i'tikâf sünneti var; yâni evinden ayrılıp, camiye gelip, gece gündüz orada zikir, fikir, ibadet, taat, kıraat gibi derûnî, lâhutî birtakım çalışmalarla gündüzleri sàim, geceleri kàim geçirmek tam bir ahiret adamı olmak var. Bu SAS Efendimiz'in adeti, emri, tavsiyesi; sünnet-i kifaye deniliyor. Yapanlara ne mutlu! Yapmayanları da vebalden kurtarmış oluyorlar.

Burada küçük büyük okullar, üniversiteler Ramazanın son on günü tatile girdiğinden, üniversiteli pırıl pırıl gençler de gelip Harem-i Şerif'te i'tikâf yapıyorlar her taraf doluyor, öyle güzel ki aşk olsun!

Allah-u Taâlâ bu mübarek ayda sizleri bizleri afv ü mağfiret buyursun, rahmetine mazhar eylesin, dünyanın her yerindeki kardeşlerimize de huzur, saadet ve afiyetler ihsan etsin; mücahid kardeşlerimizi mansur ve müeyyed, muzaffer ve gàlip kılsın! Âmîn, bi-hürmeti Seyyid-il Mürselîn ve âlihi ecmain!

İslâm, Şubat 1996