Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

8 Ocak 2000 AKRA FM

RAMAZAN BAYRAMI KONUŞMASI

Esselâmü aleyküm ve rahmetullàhi ve berekâtühû!..

Aziz ve sevgili mü'min ve müslüman kardeşlerim! Allah hepinizden razı olsun... Hepinize en derin duygularla selâmlarımı, sevgilerimi, saygılarımı sunar; büyüklerimin hürmetle ellerinden öperim. Cümle kardeşlerimize dünya ve ahiretin hayırlarını Cenâb-ı Hak'tan niyaz eylerim.

Bayram hepiniz için ve tüm İslâm alemi için hayırlı olsun... Cümle müslümanların bayramları kutlu olsun... Cenâb-ı Hak sizleri ve bizleri ve cümle mü'min kardeşlerimizi bundan sonra daha nice nice yıllar mübarek günlere, kandillere, Ramazanlara, bayramlara sağlıkla, esenlikle, mutlulukla nâil ve vasıl eylesin... Bu mutluluklar, güzellikler cümleniz üzerinde ömür boyu devam etsin...

Aziz ve sevgili kardeşlerim! Ramazan bittiği zaman, karışık ve çapraşık duygular içinde oluyor müslüman... Bir yandan bayrama giriliyor diye sevinç var, bayram sevinci var; bir taraftan da Ramazan gibi bereketli, sevaplı, kazançlı, mânevî bakımdan çok zengin mükâfâtlarla hediyelerle dolu bir aydan ayrılmanın bir burukluğu, mahzunluğu var.

Bir yandan ümid var; Cenâb-ı Hak ibadetlerimizi kabul ettiyse, kimbilir nasıl sevaplar bahşedecek... Bir Kadir gecesini ihyâ edene, bin ayın ibadeti kadar kazanç verdiği gibi; bir küçük güzel davranışı, ibadeti kat kat mükâfâtlarla bire on, bire yetmiş, bire yediyüz, hattâ ondan da fazla, hattâ yetmişbinin yetmiş katı, dörtmilyon dokuzyüzbin; hattâ yine rakamla ifade edemeyecek kadar çok mükâfâtlar verdiği gibi, "Kimbilir müslümanlar bu ayda ne kadar mükâfâtlar, sevaplar kazandılar?" diye ümid içindeyiz. (Bu son rakamlar özellikle zikirlere veriliyordu; geçmiş sohbetlerde kaynaklarıyla göstermiştim.)

Bir taraftan da, "Ya ibadetlerimizi Cenâb-ı Hak kabul etmediyse?" diye korkuyoruz. Çünkü kusur doluyuz, pürhatâyız, pürgünahız. Güzel ibadetleri yaparken dahi kendimizi tam veremiyoruz. Oruçlarımızda hatâlar vardır, namazlarımızda kusurlar vardır, zikirlerimizde eksiklikler vardır... Acaba ibadetlerimiz Rabbimiz tarafından kabul olundu mu, olunmadı mı diye korku içindeyiz; ümid içindeyiz, arzu içindeyiz. Böyle çalkantılar arasında, duygular arasında bayrama geliyoruz.

Ama Rabbül-àlemîn, bayramları koymuş müslümanlar sevinsin diye. Allah-u teàlâ Hazretleri hem bu dünyada, hem ahirette cümlenizi dâimâ sevindirsin, mes'ud eylesin...

Tabii çevremizdeki müslüman kardeşlerimizi de düşünüyoruz. Akrabamız, komşularımız, arkadaşlarımız, hemşehrilerimiz, vatandaşlarımız, dindaşlarımız; hepsini düşünüyoruz ve diyoruz ki: Ne mutlu Ramazanı Cenâb-ı Hakk'ın sevdiği şekilde, razı olacağı şekilde, kabul edeceği şekilde geçirip; günleri geceleri, ibadetle, tâatle, hayrât ü hasenâtla değerlendirip ihyâ edenlere!.. Demek ki geçen zamanı güzel değerlendirmişler, ne mutlu onlara!..

Bu mübarek ayın kıymetini bilemeyen, gafletle günlerini geçiren, dolayısıyla Cenâb-ı Hakk'ın o engin rahmetine, mağfiretine nâil olamayan, ecir ve sevaptan mahrum kalan, maddî mânevî terakkî, kâr ve kazançtan eline bir şey geçmeyen nasibsizlere de acıyoruz. Günahkâra acınır, bizim edebimiz, terbiyemiz böyle... Günaha kızarız ama, günahkâra acırız. Çünkü günah işledi, yazık ediyor kendisine... Acınacak bir durum.

Karıncanın bile basılıp ezildiği zaman, o haline acıdığımız gibi; bir insan Cenâb-ı Hakk'ın rızasına eremez, cehenneme gidecek şekilde davranırsa, o cehenneme gidecek diye yüreğimiz ağzımıza gelir, korkarız. Onlara da Cenâb-ı Hak'tan salâh-ı hal diliyoruz.

"Allah-u Teàlâ Hazretleri ayıplarını, hatalarını anlatsın, sezdirsin, göstersin; kalb gözlerini açsın, şaşkınlıktan, gafletten, gaflet uykusundan uyandırsın... Cenâb-ı Hakk'ın yolunun güzelliklerini sevdirsin... Onları da rızasına vâsıl eylesin, cennetine dahil eylesin!.." diyoruz.

Hattâ bütün insanların iyiliğini istiyoruz. Hepsinin hidayete ermesini, Cenâb-ı Hakk'ın razı olduğu yola girmesini, razı olduğu yegâne din olan İslâm'a tâbî olmasını, Rasûlüllah'ın açtığı güzel kulluk yolunda, en güzel kulluk yolunda yürümesini; böylece cümle cihan halkının, bütün benî Ademin, Hazret-i Adem Atamız'dan kardeşimiz olan bütün insanların iyiliklere ermesini temenni ediyoruz.

Cenâb-ı Hak duaları kabul edicidir, dualarımızı kabul eylesin... Gönüllerimizin muradlarına nâil eylesin... Cümlemizi aziz ve bahtiyar eylesin... Hasta olan kardeşlerimize, duaların makbul olduğu şu günlerde âcilen kâmil ve tam ve dâimî şifalar dileriz. Allah her çeşit hasta kardeşlerimize şifalar versin... Maddî hastalıklı olanların maddî hastalıklarını geçirsin... Rûhî hastalığı olanların rûhî hastalıklarına şifa versin, ruhsal bakımdan sağlıklı eylesin... Ahlâkî hastalıkları ve kusurları olanların kötü huylarını bırakmalarını, kötü adetlerini terketmelerini nasîb eylesin... Güzel huylara sahib eylesin... Her yönden kusursuz, özürsüz, tam, mükemmel, olgun, ergin, güzel müslüman olmayı Allah cümlemize nasîb ü müyesser eylesin...

Cenâb-ı Hakk'ın dergâhından, rahmetinden, mağfiretinden, ekremül-ekremînliğinden dilerim ki, Rabbimiz Tebâreke ve Teàlâ Hazretleri Ramazanda yaptığımız ibadetlerimizi, tuttuğumuz oruçlarımızı, kıldığımız teravihlerimizi, okuduğumuz Kur'an-ı Kerimleri kabul eylesin, reddetmesin... Kur'an-ı Kerim'i ve Peygamber Efendimiz'i bize şefaatçi eylesin...

Teravihleri kıldık, Kur'an-ı Kerim'den ayet okuduk:

(Rabbenâ âmennâ bimâ enzelte vetteba'ner-rasûle fektübnâ meaş-şâhidîn.) "Yâ Rabbi, indirdiğin ahkâma inandık, Rasûlüne tâbî olduk, bizi bu hususta şahidler olarak yaz, şahidler eyle!" diye, Rasûlüne uymanın bir gereği olarak bu işleri yaptığımızı, teravihleri kıldığımızı ifade eyledik. Rabbimiz bu ibadetlerimizi kabul eylesin, zikirlerimizi kabul eylesin... Fadl ü keremiyle onlara engin, sonsuz gayb hazinelerinden büyük mükâfâtlar ihsân eylesin...

Bu ibadetlerimiz kabul olduysa, makbul olduysa, bu mükâfâtları, bu sevapları bu mübarek saatlerde, evvelâ hediye olarak Peygamber-i Zîşânımız, serverimiz, rehberimiz, önderimiz, başımızın tâcı, gözümüzün nûru, gönlümüzün sürûru, hastalıklarımızın devâsı, efendimiz Muhammed-i Mustafâ SAS Hazretleri'ne arz ediyoruz, hediye ediyoruz; Rabimiz bu hediyelerimizi şu anda Peygamber Efendimiz'e vâsıl eylesin... Rûh-u pâk-i nebeviyyelerini cümlemizden hoşnud ve razı eylesin...

Peygamber Efendimiz'in mübârek âline, evliyâullah ve Allah'ın en mübarek kulları olan ashabına, ezvâc-ı tàhirata, zürriyet-i tayyibesine ve Peygamber Efendimiz'den zamanımıza kadar, kendilerinden feyz aldığımız meşâyih-ı kirâmımıza kadar isimlerini saymaya vaktimiz, gücümüz yetmeyecek olan cümle evliyâullahın; sevgili, mübarek, sàlih, àbid, velî kullarının, ermiş kullarının ruhlarına da hediye eyledik, onlara da vâsıl eylesin... O mübarek büyüklerimizin himmetlerine, teveccühlerine, mânevî iltifat ve yardımlarına; ahirette komşuluklarına bizleri nâil eylesin...

Bir de ahirete göçmüş bulunan bütün müslüman geçmişlerimizin, hàsseten sevgili annelerimizin, babalarımızın, mübarek dedelerimizin, ninelerimizin; tâ tarihin derinliklerine kadar ecdâd ü ceddât ve akrabâ ü taallûkatımızın, ihvân ü ehavâtımızın, evlâd ü zürriyyâtımızın, kardeşlerimizin; hàl-i hayatlarında bizden dua istemiş olanların, üzerimizde hakkı olanların, kabirlerinde boynu bükük bize bakıp da bizden dua bekleyen mevtâmızın ruhlarına da, Cenâb-ı Hakk'ın lütfen verdiği bu sevapları hediye gönderiyoruz, veriyoruz. Çünkü bizim onlara yapabileceğimiz şey, onlar namına iyilik yapmak, dua etmek, böyle sevap göndermektir.

Rabbimiz onların ruhlarına vâsıl eylesin, ruhlarını şâd eylesin... Kabirde nurları ve sürurları ziyâde olsun... Kabirleri cennet bahçesine dönsün... Ruhları şâd olsun... Mânevî makamları daha yüksek olsun...

Eğer bu mevtâmızın içinde dünyadaki hatalarından, günahlarından dolayı kabirde kabir azabı çekenler varsa, Rabbimiz'in rahmetine, affına, mağfiretine ilticâ ediyoruz; Allah-u Teàlâ Hazretleri geçmişlerimizin hatalarını, günahlarını affeylesin... Onların günahlarını, seyyiatlarını hasenâta çevirsin... Azablarını def ü ref ü izâle eylesin... Onların da ruhlarını şâd eylesin... Onların da kabirlerini cennet bahçesi eylesin...

Bizlere de, sizlere de hayırlı, sağlıklı, afiyetli ve ümmet-i Muhammede faideli, arkamızdan hayırla anılmamıza vesîle olacak güzel, verimli, olumlu şekilde ömür geçirmeyi nasîb eylesin... Arkamızdan hayırlı evlâtlar bırakmayı, hayırlı eserler bırakmayı nasîb etsin... Mektepler, çeşmeler, Kur'an kursları, camiler, yurtlar, hastaneler ve yollar gibi hayırlı müesseseler kurup, insanların dua etmesine sebep olacak her türlü hayırları yaparak, --sadaka-i câriye deniliyor bunlara, çünkü sevapları cârî oluyor, kesilmiyor-- o şekilde ömrümüzü değerlendirmeyi nasîb eylesin...

Ahirete de mü'min-i kâmiller olarak göçmeyi, Rabbimiz'in huzuruna sevdiği, razı olduğu kul olarak varmayı nasîb etsin... Ki, Rabbimiz'in bizi affedip cennetine soktuğu zaman, o zaman asıl bayram oluyor. Mü'minler Cenâb-ı Hakk'ın rahmetine erip de, cehennemden azad olup cennete girdiği zaman, işte düğün bayram, asıl mutluluk o zaman... Bu dünyanın şu bayramlarını yıl yıl Cenâb-ı Hak bize gösterip, bizi sevindirdiği gibi, ahirette de en büyük bayram olan, rızasına erip cennetine girmeyi de cümlenize, cümlemize nasib eylesin...

Sevgili dinleyiciler ve izleyiciler! Evlâtlarınızı çok iyi müslüman yetiştirmeye lütfen çok gayret edin! Çünkü onlar, sizin ve bizim ahiret sermayelerimizdir. Hattâ dünya sermayelerimizdir. Çünkü bir insanın evlâdı hayırlı olursa, ihtiyarlığında ona maddeten bile bakar, yardımcı olur. Demek ki, dünyada da faydası var. Ama en büyük faydası ahirettedir.

Hayırlı evlât babasının ruhunu, anasının ruhunu, hocasının ruhunu şâd eder, onun mânevî makamını yükseltir. Nurunu, sürûrunu arttırır. Kabrini cennet bahçesine döndürür.

Evlâtlarınızı iyi yetiştirmediğiniz zaman, ahirette de çok büyük sorumluluk, vebal altında olacağınız için, evlâtlarınızı çok iyi yetiştirin!

Bu ikibin yılını biliyorsunuz, iyice akıllara yerleşsin diye çok önceden adını koyduk: İkibin yılı Tevhid Yılı'dır. Bizim kendi hicrî tarihimizde başka rakamlar var ama, şimdi kullanılan tarihe göre, uluslarası kabul görmüş zaman sistemine göre, ikibin yılı ile beraber başlayan 21. Asrın da Tevhid Asrı olduğunu belirttik. lütfen tevhid için çalışın!.. Yâni İslâm'ın yayılması için, Lâ ilâhe illallah'ın bilinmesi için, Allah'ın şerîki ve nazîri olmadığının, var ve bir olduğunun, her yerde hàzır ve nâzır olduğunu herkesin bilmesi için çalışma yapın!..

Çoluk çocuğunuza İslâm'ı iyi öğretin, Kur'an-ı Kerim'i iyi öğretin! Çünkü bu sizin vazifeniz ve en önemli işiniz... En önemli göreviniz, onları iyi müslüman yetiştirmek!.. İslâm'ı seven, Kur'an'ı seven, Rasûlüllah'ı seven insanlar olarak yetiştirmek... Lütfen kollarınızı sıvayın, gayretinizi kamçılayın, gayrete gelin ve ikibin yılında Lâ ilâhe illallah'ı tanıtma, uluslararası alana yayma, bilmeyenlere öğretme çalışmalarını hepimiz yapalım!..

Biliyorsunuz mü'mine göre, insanın hayatı imtihandır ve bu imtihan ölüm anına, vefat anına kadar devam ediyor. İbadetler böyle mübarek günlere, aylara mahsus değildir, ömür boyudur. İbadet demek, Cenâb-ı Hakk'a itaat demektir. Ömür boyu Cenâb-ı Hakk'a itaatle vazifeliyiz, vazifelisiniz. Ramazan bitince vazifeler bitmiyor, bayramdan sonra her şey rafa kaldırılmıyor. Güzelliklerin, ibadetlerin, Ramazanda kazanılan güzel alışkanlıkların devam etmesi lâzım!..

Zâten geçen senelerdeki konuşmalarımda da bunu size hatırlatmıştım: Ramazandaki ibadetlerimiz acaba kabul oldu mu, olmadı mı?.. Bunun göstergesini veriyor Peygamber Efendimiz. İpucu olarak elimizde bir bilgi var: Ramazandaki ibadetlerin kabulünün alâmeti, kulun Ramazandan sonra da iyi kul olarak kulluğa devam etmesidir. İbadetlerinin reddedildiğinin, kabul edilmediğinin alâmeti de, Ramazandan sonra kulun her şeyi bırakıp, terkedip, iyilikleri rafa kaldırıp; Ramazandan önceki gaflet, cehalet hayatına dönmesi, haramları, günahları irtikâb etmesidir.

Demek ki aşı tutmamış... Demek ki ilaç tesir etmemiş, hastalık aynen devam ediyor. Demek ki ibadetler makbule geçmedi.

Onun için, Ramazandan sonra, bayramdan sonra yine ibadet ve tâate dikkat edeceğiz. Namazları camide kılmağa gayret edin; çünkü çok kuvvetli sünnettir cemaate devam etmek... Özellikle yatsı ve sabah namazları münafıkların tâkat getiremediği, ancak ihlâslı müslümanların gittiği namazlar olarak bildirildiği için, münafıklara benzememek için, özellikle yatsı ve sabah namazlarına gitmeğe gayret edin! Camileri ihyâ edin! Camileri mahzun bırakmayın, boş bırakmayın!.. Ramazandaki gibi, camiler dolsun.

Kur'an-ı Kerim'i lütfen kütüphanenize koymayın, duvara, çiviye asıp, torbanın içinde saklı tutmayın; her gün okuyun!.. Kur'an-ı Kerim'le sevginizi, ilginizi, alâkanızı, ezberinizi, kıraatinizi Ramazandan sonra da devam ettirin!..

Ramazanda tuttuğunuz oruçlar gibi bu başlayan Şevval ayı içinde de altı gün oruç tutun!.. Altı gün oruç tutulduğu zaman; 30 gün Ramazan, 6 gün de Şevvalde oruç, 36 gün ediyor. Bir iyilik en aşağı on misliyle mükâfâtlandırıldığı için, 36 x 10 = 360 gün ediyor. Zâten Arabî sene 354 gündür. O zaman Cenâb-ı Hak, bütün seneyi oruç tutmuş gibi, bütün seneyi ibadetle geçirmiş gibi mükâfât veriyor.

Biliyorsunuz, kabul olunmuş bir Ramazan, bir önceki Ramazanla aradaki günahların affına bir vesiledir. Keffârettir yâni... Günahlar siliniyor.

Peygamber Efendimiz'e birisi geldi, suçunu itiraf etti:

"--Yâ rasûlallah! Ben suç işledim, günah işledim; bana şeriatin cezası ne ise, ver! hadd-i şer'îyi uygula!" dedi.

Yâni sopa atılacaksa, meydan sopası, dayağı, ta'zir cezası veya başka bir ceza... Onu uygula dedi. Ezan okundu o sırada, namaz kıldılar. Namazdan sonra gene:

"--Yâ Rasûlallah! Ben suç işlediğimi söylemiştim, şeriatın cezası ne ise razıyım, onun uygulanmasını istiyorum. Pişman oldum, cezayı uygulayın!" dedi.

Peygamber Efendimiz SAS, ona sordu:

"--Sen bizimle şimdi namazı kıldın mı?.."

"--Kıldım yâ Rasûlallah!"

"--Kıldıysan, o günahlar silindi, affoldu." dedi.

Çünkü bir namaz, daha önceki namazla arada yapılmış olan günahları affettiriyor. Bir Ramazan, daha önceki Ramazanla aradaki günahları affettiriyor. Bir hac ve umre, daha önceki hac ve umre ile aradaki günahları affettiriyor. Affettiriyor da, biz dağlar gibi günahlardan sık sık böylece sıfırlanarak kurtuluyoruz.

Sevgili kardeşlerim! Onun için ibadet ve tâate devam edeceğiz. Kaldı ki, ibadet ve tâat zâten, "Yapma, bırak!" denilse bile bırakılmayacak kadar tatlı gelmesi lâzım mü'mine... "Bırakamam, çok seviyorum!" demesi lâzım teklif ettikleri zaman. "Olur mu?.. Ölürüm de gene bırakmam!" demek lâzım!..

İbadetleri sevin! Severek yapmağa kendinizi alıştırın!.. İbadetlerin güzelliklerini düşünürseniz, zevkine varırsınız, seversiniz. İbadete, tâate aynen devam edeceksiniz. Şevval orucunu da tutun, zikirlerinizi de yapın! Hayır hasenatınızı yapmağa, sadakalarınızı, zekâtlarınızı vermeğe gene devam edin!

İslâm ahlâkı ile ahlâklanın! Cenâb-ı Hakk'ın emirlerini tutun! Yasaklarından kaçınmağa titizlikle riayet edin! Takvâ ehli olun!.. Çünkü Ramazan zâten takvâ ayı idi. Takvâyı öğrenmek için bir tâlim ayı idi. O tâlimin neticesi, buyurun uygulama... "Mezun oldunuz üniversiteden, buyurun, mesleğinizi yapın!" der gibi... "Doktor oldunuz, mühendis oldunuz; buyurun diplomanızın size sağladığı şeyi yapın!" demiş gibi oluyor.

Cenâb-ı Hak zikrinde, şükründe, hüsn-ü ibadetinde bize yardımcı olsun... Başarılı çalışmalar yapmamızı nasîb etsin... Kendisini güzel zikretmeyi, nimetlerine güzel şükretmeyi, kendisine güzel kulluk etmeyi nasîb eylesin... Erhamür-râhimîn olan Mevlâmız'dan bunu diliyoruz. Duaları kabul edicidir, kulun duasını kabul eder. Kur'an-ı Kerim'de va'detmiştir:

(Üd'nî estecib leküm) "Bana dua edin, ben sizin duanızı kabul ederim!" buyurmuştur. Va'detmiştir, va'dinden hulfü yoktur. Dualarımızı kabul eylesin... Muradlarımıza erdirsin... İki cihan saadetine nâil eylesin...

Aziz ve sevgili izleyiciler ve dinleyiciler! Bayramlarınız tekrar tekrar mübarek olsun... Bayramlarınızı tekrar tekrar tebrik ederim. Nice bayramlara ermenizi dilerim.

Mazlum ve mağdur müslüman kardeşlerimizi Cenâb-ı Hak kısa zamanda zulümden, gadirden kurtarsın... Hapisten, savaştan kurtarsın... Esaretten kurtarsın... Cümle alem-i İslâm'a hayırları fetheylesin... Cümle alem-i İslâm'ın üzerinden şerleri def eylesin... Ümmet-i Muhammed'e güzel hizmet edecek sàlih idareciler ihsân eylesin...

Allah hepinizden razı olsun... Esselâmü aleyküm ve rahmetullàhi ve berekâtühû, aziz ve sevgili izleyiciler ve dinleyiciler!..

08. 01. 2000 - AVUSTRALYA