KURBAN BAYRAMIMIZ MÜNASEBETİYLE

KADIN VE AİLE HAZİRAN 91

10 Zil-hicce 1411/23 Haziran 1991 Pazar günü mübarek kurban bayramını idrak ediyoruz; cümlenize ve cümle İslâm âlemine kutlu olsun!

Malik-ül-mülk ve Halık-ül ekvan, Kuddûs ü Sübhan, kadir ü Müstean, Rauf u Rahman olan ALLAHU AZİM-UŞ-ŞAN hazretleri cümlenize, cümle akraba, ahbab ü yaranınızla beraber, nice nice uzun yıllar, gönlünüzce nice nice mutlu bayramlar nasip ve müyesser eylesin!

Bi-hürmeti Seyyid-il-mürselin ve şefiul-müznibin Muhammed-inil-emin ve alih-it-tahirin!

Zil-hicce ayının bayrama kadarki on günü, çok feyizli, çok sevaplı, çok kıymetli, çok mübarek günlerdir. Bu günleri mümkün oldukça zikirli, hayırlı, ibadetli, oruçlu geçirmeye gayret gösterin. Hele zilhicce'nin 9'u olan AREFE günü, senenin en hayırlı günüdür, o gün Rabb-ül-alemin sayısız kullarını afv ü mağfiret eyler, o günü mutlaka oruçla zinetlendirin (22 Haziran Cumartesi).

Zengin olanlar kurbanlarını mutlaka kessin veya bir dini müesseseye verip kestirsin, etlerini ve derilerini vakf ve derneklerimize vermekte çok titizlik gösterin, yanlış yerlere vermeyin! Bayramdan önce kesen bid'atçı ve fesatçılar var, sakın o inatçı zındıklara uymayın!

Ma'lumdur ki bu bayramın hatırası ve mazisi Peygamber Efendimiz'in mübarek dedeleri olan Hz. İbrahim ve pak oğlu Hz. İsmail'e kadar uzanır. Salavatullahi ve selamuhu aleyhim ve ali küllin ecmain!

Hz. İbrahim, sahih ve ilahi bir rüyasında, çok sevgili oğulcuğu İsmail'i kurban etme işareti alınca, durumu göz yaşları içinde ona açıkladı, o eşsiz itaatker evlat de "Ey babacığım! Emrolunduğun işi yap, inşaallah beni sabır ve tahammül, itaat ve metanet gösteren bir kişi olarak göreceksin!" diye cevap verdi.

Böyle bir zilhicce ayının 10'uncu günü Hz. İbrahim, kurban etmek üzere oğlu İsmail'i Mekke'nin Mina semtine getirdi. Fakat bu esnada Cenab-ı Hak'tan vahiy olarak:

-Ey İbrahim! Sen rüyadaki emri uygulamakta sıdk u sadakatini gösterdin, imtihanı kazandın; oğlun da emsalsiz bir itaat ve teslimiyet gösterdi, her ikiniz de büyük sevap kazandınız, yüksek mertebelere erdiniz, şimdi size oğluna bedel olsun diye gönderdiğim şu azim koçu kurban eyleyin!" tarzında emr-i ilahi gelince Mina'da Cenab-ı Hakk'a koç ettiler.

Buna hatıraya binaen bizim dinimizde de, her beldedeki zengin müslümanlara, kadın, erkek, çocuk.. zilhicce ayının bu bayram günlerinde kurban kesmek vacip oldu.

Aynı şekilde, hicaz'a hacca gelebilmiş müslümanlardan "hacc-ı Temettü" veya "hacc-ı Kıran"a niyet edip, hem haccı, hem ümreyi beraberce eda edebilenlere de, bu muvaffakiyet ve mazhariyetlerine bir şükrane olarak kurban kesmek o günlerde vaciptir.

Allah müminleri böyle, zaman zaman, çeşitli şekil ve suretlerde daima imtihan eder. İbrahim aleyhi-s-selam, çok sevdiği değerli yavrusunu Cenab-ı Hakk'ın rızası yolunda feda ve kurban etmeye, nasıl, aşk ü şevk ile tereddütsüz teşebbüs edebilmiş ise, Yüce Rabbimiz tüm müminlere de, kendi imtihanlarını öylece kazanmayı; Allah'a öylesine bağlılık, O'nun rızasını kazanmak uğrunda öylesine maddi ve manevi fedakarlık şuuruna ermeyi nasib ve müyesser eylesin!

Bayram münasebetiyle, önemle belirtelim ki biz müminlerin ihtilaf ve tefrikasını, birbirlerine buğz u adavetini, haksız hırs ve rekabetini hiç doğru bulmuyoruz. Dini bayramlarımızın aile içi, akraba arası ve islami gruplar meyanında dargınlık ve kırgınlıkları kaldırmaya; birlik ve beraberliğe, muhabbet ve vahdete, böylece de kuvvet ve satvete vesile olmasını Cenab-ı Hak'tan tüm samimiyetimizle niyaz ve temenni ederiz.

Gelin ey müslüman kardeşler! Sizler de nefsaniyet ve enaniyetlerinizi kurban ediniz; kibr ü ucbu, gurur ve kini, haset ve fesadı, gaflet ve cehaleti, inat ve dalaleti terk ediniz, Ahiret hesabından korkunuz, Allah'tan utanınız, mal ve canları hak yola feda ve nisar etmeye yöneliniz, rıza-yı Bari'yi kazanmaya, cennet ve cemalullaha ermeğe can atınız; afv ü safha sarılınız; dargınlık, kırgınlık, kızgınlık ve küslükten vaz geçiniz, ulema ve meşayihinize bağlılık, büyüklerinize hürmet ve izzet, küçüklerinize merhamet ve şefekat gösteriniz, Allah'ın habl-i metinine sımsıkı sarılınız, Kur'an-ı Kerimin emrettiği şekilde has ve hakiki ihvan, halis ve muhlis kardeş olunuz ki felah bulasınız, Dareyn'de saadet ve selamete ulaşasınız!

İmam el-Buhari'nin el-Edeb-ül-Müfred Kitabından:

Enes İbni Malik'in amcası oğlu Hişam İbni Amir el-Ensari'den (rıdvanullahi aleyhim ecmain) rivayet olunduğuna göre sevgili Peygamberimiz (sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem) Muhammed-i Mustafa Efendimiz buyurmuşlar ki:

"Bir müslümanın bir müslümanla üç günden fazla dargın durması, küs kalması helal olmaz; dargınlıklarında ısrar ettikleri (küslüklerini devam ettirdikleri) müddetçe her ikisi de doğru yoldan ve haktan sapmışlar demektir. Küslük inadından ilk vaz geçenin daha evvel dönüş yapması bu günahına keffaret olur (o bağışlanır); bu dargınlığa devam etmekte iken ölürlerse her ikisi de cennete asla giremez.

Bunlardan biri, karşılaştıklarında ötekine selam verir, fakat o selamlamaya cevap vermez ve arkadaşının selamını almazsa; selam verene bir melek karşılık verir, öteki inatçıya da bir şeytan!..."