CENNET VE CEHENNEM

KADIN VE AİLE EKİM 90

Allah teala hazretleri cenneti ilk yarattığı zaman cebrail aleyhis-selama buyurdu ki:

-Git de onu gör, seyr eyle!

Cebrail aleyhisselam gitti, ona baktı, sonra geldi ve dedi ki:

-Ya rabbi! Senin izzetin hakkı için, and olsun ki kim bunu duyarsa (gayretlenir, çalışır) muhakkak gelir, buraya girer. Bundan sonra Allah cennetin etrafını nefse hoş gelmeyecek şeylerle çepeçevre çevirdi: sonra da:

-Ya Cebrail! Git ona bir daha bak! Buyurdu.

O gitti, baktı sonra gelip dedi ki:

-Ya rabbi! Senin izzetin hakkı için, and olsun ki şimdi korktum ki ona hiçbir kimse gelip girmeyecek!

Aynı şekilde Allah cehennemi yaratınca, buyurdu ki:

-Ya Cebrail! Git de ona bir bak!

Cebrail gitti onu seyretti, sonra gelip dedi ki:

-Ya rabbi! Senin izzetin hakkı için, and olsun ki: mümkün değil, bir kimse bunu duysun da buna girsin. (korunur, asla girmez) Allah bundan sonra cehennemin etrafını nefsin çok arzu edeceği, çekici zevklerle donattı ve buyurdu ki:

-Ya Cebrail! Git de cehenneme bir kere daha bak!

(Cebrail gidip baktı, insanların nefislerine uyup, bu zevkli ama günahlı şeylere muhakkak kapılacaklarını sezdi) ve dedi ki:

-Ya rabbi! Senin izzetin hakkı için and olsun ki şimdi korktum ki bu cehenneme girmeyecek hiç bir kimse kalmaz! Hepsi içine düşer.

Bu hadis-i şerifi İmam Ahmed İbni Hanbel, İmam Ebu Davud, İmam Nesei, Hakim, Hannad vs. rivayet eylemişler; İmam Tirmizi Hasen ve Sahih bir hadis olduğunu belirtmiştir.

Cennet ve cehennem haktır, vardır ve gerçektir; Amenna ve saddakna

Cehennem öyle feci, öyle kötü, öyle berbat öyle müthiş bir azap yeridir ki oradaki zakkumdan bir damla bu dünyaya damlasa idi tüm insanların yaşamlarını zehir ederdi; cehennem şerarelerinden bir kıvılcım yeryüzüne düşseydi pis kokusu etrafı sarar ve mağriple maşrık arasını tüm yakar, yıkardı.

Cennet de öyle bir yerdir ki tariflere sığmaz, gözlerin hiç görmediği, kulakların hiç duymadığı, hiç hatır ve hayale gelmeyen güzellikler ve nimetler ile doludur. Bir tırnak kadar cennet parçası getirilebilseydi gökleri ve yeri müzeyyen ederdi; Cennetin hoş kokusu beş yüz yıllık yoldan duyulur. Cennet hurilerinden biri, bir parmağını dünyaya gösterse güzel kokusunu her canlı hissederdi. Cennet hatunlarından biri dünya ehline yüzünü açsa, yeryüzü mis kokusu dolar, ayın ve güneşin ışığı solardı.

Cehennem ehline, cehennemde dünyadaki tüm çakıllar sayısında orada kalacağı bildirilse (uzun da olsa sınırlı bir zaman azap görecek, sonsuz kalmayacak diye) sevinirdi. Aynı şekilde cennettekilere de çakıl taşları sayısı kadar orada kalacakları söylense idi (sonunda zaman bitecek diye) mahzun olurlardı; fakat öyle değil, her iki taraf da orada sonsuz ve ebedi kalacaklar. O halde bu zamane insanlarına ne oluyor? İnanmayanlar bir yana hele müslümanların bu gaflet ve rehaveti, rezalet ve dalaleti ne! Niçin cehennemden korkmaz, cenneti kazanmak için gayrete gelmezler! Neden nefsin heva ve heveslerine, kapris ve şehvetlerine uyarlar. Bunların arkasında cehennem olduğunu düşürmezler?

Mü'minler, niye, cenneti kazanmanın ter dökmeye, mihnet ve meşakkat çekmeğe; ibadet ve taatlere sebat ile hak yoldaki çilelere sabır ve tahammül etmeğe.. bağlı olduğunu unutu verirler?

Değerle müminler! Gözünüzü açın, aklınızı başınıza toplayın!

Günahlarınıza hemen tevbe edin! Hak yola gelin! Dünyada, Allah'a kulluk ve taatten daha mutlu ve kutlu ve tatlı hiçbir şey yoktur. İki cihan saadeti imanda, her türlü tehlikelerden kurtuluş İslamdadır.

Allah'ın, alemlere rahmet olarak gönderdiği o eşsiz peygamberi: Muhammed-i Mustafa'ya tabi olun; sizi zulümattan kurtaracak, nura kavuşturacak olan kitabı Kur'an-ı Kerim'e sarılın ki cehennemden kurtulup cennete giresiniz.

Ah nice bir uyursun uyanmaz mısın?

Göçtü kervan, kaldın dağlar başında.

Çağrışır dellallar, inanmaz mısın?

Göçtü kervan, kaldın dağlar başında.