DİKKAT! İMAN, İNSANI ÜSTÜN BAŞARILI KILAR

KADIN ve AİLE, EKİM 1989

Prof. Dr. M. Es'ad COŞAN

Hayat boyu renkli ve değişik bir çevrem oldu; çok çeşitli zihniyette insanlar ile tanıştım, görüştüm; çocukları-gençleri,yaşlıları, sağcıları-solcuları, dindarları-zındıkları, imanlıları-imansızları, kadınları-erkekleri, şehirlileri-köylüleri, esnafı,memuru-tüccarı, politikacıyı, talebeyi-hocayı, milletvekilini-müsteşarı-bakanı-başbakanı, kenar mahalleyi-sosyeteyi, doğuyu-batıyı az çok bilirim. Kimse kimseyi oyalamağa, aldatmağa çalışmasın; artık şu gerçeği iyi görsün ve bilsin ki insanı insan yapan imandır, dünyanın dirliği düzenliği İslâm'dadır. Geçtiğimiz deneme dönemlerinde huzuru, mutluluğu başka yollarda arayanlar hüsrana uğradılar; kalkınmayı, ilerlemeyi, çağdaşlaşmayı, modernleşmeyi, aslını inkar ederek, kâfirce giderek sağlamağa sapanlar bataklığa saplandılar; evlâdını dinden, imandan bihaber yetiştirmeğe kalkışanlar şimdi dizlerini dövüyor, müthiş pişmanlıklar duyuyorlar.

Çocuğunun mutluluğunu, mürüvetini, hayrını gönmek isteyen sadece onu dindar, edepli, vicdanlı yetiştirmeğe gayret etsin, kâfi; çünkü başarı da, zenginlikte yükselmek de ona bağlı. İman insanı üstün başarılı kılar, hem dünyada hem de ahirette saadete erdirir.

Kendi yaşantımda pek çok misalini gördüm; hafızama iyice yer etmiş bir kaç vakıayı söylemek istiyorum:

Prof. Dr. Fahrettin Kerim'in vali ve belediye başkanlığı yaptığı iddiâlı yıllarda İstanbul'da imamhatip okulu yeni açılmıştı. İddiâlı, şevkli ve azimli idi. Öğrencilerinin çoğu üstün başarılıydı, liseler arası münazarayarışmalarında onlar galip geliyorlardı. Validen altın saat ödülleri alıyorlardı. Görülüyor ki mahrumiyetleri daha fazla, dersleri daha çok, yükleri daha ağır olduğu halde onlar daha kaliteli ve bariz şekilde daha başarılı idiler. O gençlerin çoğu sonraları ya üniversitede sayğı değer bir hoca, ya diyanette yüksek bir din görevlisi veya idareci, ya da basında meşhur bir yazar ve mütefekkir, ya da siyasette tanınmış bir milletvekili veya bakan olmuşlardır.

Askerlik yaptığım yıllarda yedek subay okulunun birinciliğini, beş vakit namazı okulun camisinde kılan terbiyeli, sakin, çalışkan bir fizik mühendisi kardeşimiz kazanmış: şeref kütüğüne çiviyi o çakmıştı: Diğer imanlı ve musalli kardeşler de iyi dereceler almışlardı. Daha sonraki kıta hizmetinde de dindar yedek subayların görevi daha ciddye aldığı, nöbeti bir ibadet şevkiyle tuttuğu, daha başarılı olduğu apacık görülüyordu. Komutanlar, içki içen, kumar oynayan, anarşist, imansız yedek subaylardan yaka silkerlerdi. Benim alay komutanım içkici ama çok hakşinas ve dobra dobra bir kişiydi. Komşu tümende kendisinin sınıf arkadaşı olan bir başka albayın terbiyesini, dürstlüğünü hayranlıkla anar, onun çok dindar olduğunu özellekle bildirirdi. Tâkip ettim, kendisi albay olarak emekliye ayrıldı, ama dindar arkadaşı orduda Tümgeneralliğe kadar yükseldi.

Geçen hafta Ankar'da konuştuğum Hacettepe üniversitesinden deerli bir bilim adamı, dereceye giren çalışkan öğrencilerin % 85'inin dindar kız ve erkekler olduğunu bana bildirdi. Sizler de belki, geçen seneler üstün başarıyla mezun olup dereceye giren bazı başörtülü kızların diploma törenlerine katılmalarını maalesef bazı rektörlerin engellediklerini hatırlayacaksınız.

Demek ki her safhada dindar, terbiyeli, idealist kız ve erkekler akranlarından çok daha çalışkan, çok daha başarılı oluyorlar. Çünkü iman insana eşsiz bir güç, sağlam bir sorumluluk duygusu kazandıryor.

O halde geliniz, hepimiz sımsıkı imana, İslâm'a sarılalım: çocuklarımıza herşeyden önce Allah (c.c.) korkusunu aşılıyalım; her yerde görevleri, dürüst, dindar, ahlâklı kimselere verelim ki üstün başarı, ilerleme ve yükselme, maddî ve manevî kalkınma, sür'atle gerçekleşsin; insanımız dünyada da. ahirettede selamete ersin.