Ye's Yok Gevşeme Yok, Korkmak Yok!

Ne Mutlu Halis Muhlis Çalışkan Müslümanlara

İslam, Şubat 98

Prof. Dr. M. Es'ad Coşan

Yurt içi ve dışında, pek çok çeşitli hayat görüşleri, farklı düşünce ve anlayışlar var. Herkes edindiği tecrübelere, aldığı eğitime, ömrü boyu karşılaştığı kişi ve olaylardan etkilenişine, nefsinin arzu ve temayüllerine; görgü, edep, inanç ve ahlakına göre, bir yol tutturmuş gidiyor; iyi veya kötü, yararlı veya zararlı, dine ve kanunlara uygun veya aykırı güzel veya çirkin işler yapıyor.

Bizler, elhamdülillah ki müslümanız; İslam'dan ve imandan Kur'an-ı Kerim'den dinimizin ahkamından, emir ve yasaklardan, ibadet ve taatlerden, görev ve sorumluluklarımızdan, hatta din uğruna uğrayabileceğimiz mihnet, sıkıntı, zarar, elem ve kederlerden son derece de memnunuz. Gerekirse seve seve malımızı ve canımızı feda edebiliriz.

Biz müslüman olarak yaşamak, herkese iyilik yapmak; yüce rabbimizin rızasını kazanmak; ardımızda hayırlı eserler, güzel bir nam ve nişan; sevimli, olumlu, şerefli, mübarek, muhterem, muazzam, mükerrem bir iz ve hayır dua ile anılacak bir hatıra, olgun ve dolgun bir hayat bırakarak ahirete göçmek; anlı ak ve açık olarak ölmek, ahirette de cennete girmek, Allah'ın rıdvanı ekberine ermek, cemalini görmek, resulüne (sav) komşu olmak istiyoruz.

Amacımızın çok yüksek, işimizin çok zor, çalışmalarımızın çok zahmetli ve çileli, hayatımızın çok tehlikeli ve sıkıntılı olabileceğini görüyor ve biliyoruz.

Cenabı hak yarimiz ve yardımcımız olsun. Bizi korusun, bizi zorlu imtihanlara tabi tutmasın, kusurlarımızı bağışlasın rahmetine erdirsin.

Halka halka iç içe, çeşit çeşit ödev görev ve sorumluluklarımız var. Zaman çok kıymetli ve çok kısıtlı; ömür kısa, yol uzun, iş çok. Halk cahil, dost zaif, düşman kavi, tuzak çok, fitne ve fesat yaygın, sorumlular gafil, şartlar çetin, uyanık mümin az...

Olsun! Şair ne demiş:

Felek her türlü esbabı cefasın toplasın gelsin

Dönersem kahpeyim millet yolunda bir azimetten!

O "millet yolunda" demiş, biz "Allah (cc) yolunda" diyoruz; o sözde istibdada karşı sahte hürriyet istemiş, biz iki paralık "dünyalık" yerine "ebedi, sermedi, daimi, saadeti diliyoruz. O yanılmış, aslında iyi niyetli olan bir hakana karşı çalışmış; biz gerçek küfre, şirke, zulme, sömürüye, şeytana, şarlatana, çok kötü niyetli hunhar, gaddar düşmanlara karşı ölüm kalım mücadelesi veriyoruz.

İyi çalışmazsak işin sonunda din, iman, ırz, namus, vatan, millet, hukuk, hürriyet, huzur, saadet, selamet, hayat, ahiret: her şey gidebilir.

Daha azimli, daha kararlı daha sebatlı daha sabırlı daha tahammüllü daha cefakeş daha fedakâr daha vefakâr olmalıyız.

Aldatıcı lafları, kandırıcı gülücükleri, sureti haktan görünen palavraları, sahte kahramanları, şeytan düzenbazları, yılan madrabazları, yalan cambazları iyi teşhis etmeliyiz. Meydanı onlara bırakmamalıyız.

Bazen bir kafir bir mü'minden daha halis ve sadık görünür. Bir münafık muazzam dalkavukluk yapar. Bir soysuz en ileri vatanseverlik rolü oynar. Bir hain köşebaşını tutar. Bir düşman direksiyonu ele geçirir.

Koca bir Devlet-i Aliyyeyi Osmaniye nasıl parçalandı? Nasıl bölük bölük bölündü? Balkanlar nasıl elden kaçtı? Petrol mıntıkaları nasıl yabancıların sömürüsüne geçti; Kırım, Kafkasya, Kazan, Orta Asya, Orta Doğu, Mukaddes Beldeler, Mısır, Sudan, Cezayir, Fas, Hindistan, Malezya, Java... İspanya, Endülüs, Sicilya, Malta, Girit, Moro, Mora, Kıbrıs ne oldu?

Çok okumalı, çok gezmeli, çok görmeli, çok düşünmeli, çok üzülmeli, çok ağlamalı, çok çok çalışmalı, çok çalışmalı çok çalışmalıyız.

Çare var, ümit var, ye's yok, korku yok, gevşeme yok, zarar yok! Güneş balçıkla sıvanmaz. Gerçekler uzun zaman saklanamaz. Yalancının mumu yatsıya kadar yanar biter. Hak gelir, batıl zail olur.

Sonuç zafer, sonuç başarı, sonuç mutlaka kâr, sonuç gazilik veya şehitlik sonuç cennet, sonuç ebedi saadet!

Ne mutlu müslümanlara!