İSLAM'A BİGANE YIĞINLAR; KASITLI VE AZILI DÜŞMANLAR

Allah CC hazretlerinin biz kulları üzerindeki en büyük lütfu, en geniş, en şumullü nimeti İslâm'dır; biz müslümanlar onun kıymetini çok iyi bilmeli, ona sımsıkı sarılmalı, onu çok mükemmel uygulamalı, cümle cihana onu yaymağa, tanıtmağa çok çalışmalıyız.

Evet, İslâm hak dindir; Allah'ın sevdiği, razı olduğu, kabul ettiği, geçerli saydığı tek ve sağlam ve mübarek inanç sistemidir; dosdoğrudur, tastamamdır, akpaktır, pırıl pırıldır, çok güzeldir, çok mantıkîdir, çok kıymetlidir; ama maalesef yine de onun pek çok hasmı, rakibi, düşmanı, engeli vardır, ne hikmetse!

Başta mel'un şeytan, en büyük düşman! O, İslâm ve müslümanlar aleyhine sinsice çalışır durur, içten ve derinden gider, suret-i hakdan görünür, akılcı imiş gibi yaklaşır, insana vesvese verir, şüpheye düşürür, aklını bozar, dünyayı sevdirir, menfaati, zevki, keyfi öne sürer, imanı yağmalar, ahireti inkâr ettirir, kandırır, saptırır, azdırır...

Sonra şeytana kanmış, nefsine uymuş bir sürü insan vardır, İslâm'ın karşısında.

Bunların bir kısmı İslâmla tanışmamıştır; doğrudan doğruya, yakın teması olmadığı için bilgisi çok afakî, çok sathîdir; çevresinde konuşulanlardan, okuduğu kitap ve dergilerden bir kaç kelime ile özetlenen bir kanaati vardır, o kadar! Tabii bu bilgiler de çok kere garezkâr, tek yönlü ve tarafgirânedir; yaşadığı gayri islâmi kültür çevresinin yalanları ve saptırmalarından ibarettir.

Diğer bir kısmı ise tarih ve coğrafya şartları itibariyle İslâm'la çok yakın temas içinde olmuştur; ama çeşitli dinî, ırkî, millî, sosyal ve kültürel sebeplerle İslâm ve müslümanlara rakip, hasım ve düşman olan bir grup içinde yaşamaktadır. O grubun geleneksel taassubunu kırıp, imana gelip, müslüman olamaz. Hatta;

1. İslâm'ın hak din olduğunu;

2. Hz. Muhammed aleyhisselamın, Hz. Musa ve Hz. İsa aleyhisselam gibi gerçek bir peygamber sıfatıyla ve "Ahir zaman Nebîsi" olarak gönderildiğini,

3. Kur'an-ı Kerim'in; Tevrat, Zebûr ve İncîl gibi ilâhî bir kitap olarak, Hz. Muhammed aleyhisselama indirildiğini...

1400 küsûr seneden beri okuyup, dinleyip, anladıkları halde; dahası bazıları içten içe İslâm'ı doğru bulup, müslümanların haklı olduklarına kanî oldukları halde... İmanı ikrar, tasdik ve ilan etmezler; kendi eski ve batıl, bozuk ve muharref dinlerinde ısrar, inat, taassup ve temerrüt gösterirler.

Bir adım atsalar, kâfirlikten kurtulacak, cehennemden halâs olacak, cennete girecekler; Allah'ın evliyası olma haline geçecekler, ama yapamazlar; göz göre göre âhiretlerini berbat eylerler; hayret edilecek, esef edilecek bir hal ve durum!

İşte bu ikinci grup, dünyevî menfaatlerini; millî, ırkî ve tarihî husûmetleri, kıskançlıkları ve rekabetleri; emperyalist niyet ve emelleri dolayısıyla var gücüyle İslâm düşmanlığı yapar; gerçekleri saklar, yalan söyler, iftira eder, karalar, kötüler, ortadaki nötr insanların İslâm'ı tanımasını, benimsemesini, sevmesini engellemeğe çalışır. Bunlar çok tehlikelidirler; çünkü ne insafları vardır, ne merhametleri; ne utanır, ne arlanırlar, ne uslanırlar. Harp çıkarır, kan içer, insan eti yer, çoluk çocuğu katliam ederler; gözleri dönmüş, akılları başlarından gitmiş, kalpleri taşlaşmış, gönülleri kapkara kararmıştır.

Yapılacak iş:

Dünya halklarından İslâm'ı bilmeyenlere, İslâm'ı en güzel, en açık, en uygun yollar ve metodlarla tatlı tatlı, yılmadan, bıkmadan, yorulmadan anlatmak, tebliğ etmek, irşad ve ikaz eylemektir; her türlü modern alet ve vasıtayı kullanarak...

İslâm, Eylül 1995