VAH LAİKLİK VAH!

Halil Necatioğlu

İSLAM, NİSAN 87

Türkiye'mizdeki bazı kesim, parti ve basın mensuplarının, birbirleriyle gizliden irtibatlı müşterek bir cephe halinde, planlı ve sistemli bir şekilde sürdükleri kesif "irtica var" kampanyasıyla; Müslümanlara karşı çeşitli yayın organlarında görülen sinsi sataşma hücumlar, artık "anayasal hürriyetler"i ihlâl edecek ve ülkemizde gerçek demokrasinin varlığında ve sıhhatinde şüpheye düşürecek boyutlara ulaşmıştır.

Konunun İran-Irak savaşının sonuçlanmak üzere olması; ayrıca Türkiye-Amerika, Türkiye-AET ilişkileri ile ilgili yönleri bulunduğu muhakkaktır. Düşmanlarımız hiçbir zaman Türkiye Müslümanlarının gelişmesini, şuurlanmasını istemediler; ama muhtemel müstakbel gelişmelere, dolayısıyla Ortadoğu'nun tabii efendisi Müslümanlardan şimdi daha çok korkmaktadırlar. Çareyi Müslümanları ezmekte görüyorlar. Tüm Ortadoğu ve diğer İslâm ülkelerinde görünen hava budur.

Ülkemizde bu emele bilerek veya bilmeyerek alet olanlar vardır; üniversiteler dindar öğrencilere, değişik dini ekollere, mâruf din liderlerine açık baskı ve takip görülmektedir; dinî ahkâma, inançlara, Allah'a, Peygamber'e hücum ve sataşma çok artmıştır. Müslüman halk haksız ve asılsız, mevhum şühhphelerle karalanmakta ve şaibe altına sokulmaktadır. Bazı yazar ve düşünürler laikliği kasten din düşmanlığı olarak anlamak ve empoze etmek çabasındalar.

Müşahhas misal verelim:

Haftalık bir derginin son sayılarının birinde ateist, yani Allah'a inanmayan, dinsiz ve münkir bir yazarın şöyle dediği yazılıyor:

"Toplumu etkileyecek konumdaki herkese sesleniyorum: En iyi savunma saldırıdır. Ateistler (yani dinsiz münkirler) artık saldırya geçmelidir... ATEİSTLERİN ve LAİKLERİN bu saldırısı yengiyle (yani zaferle) sonuçlanacaktır. (!!!)"

Görülüyor ki, burada yazar laikliği dinsizliğe eşit veya paralel bir anlamda kabul etmektedir.

Aynı yazının devamında dinsiz olduğunu söyleyen bir hukuk fakültesi doçenti, cumhuriyetin ilk yıllarında da LAİKLİĞİN DİNSİZLİK olarak anlaşıldığını ve TATBİK edildiğini ve kendisinin de bunu gayet olumlu (!) bulduğunu-hukukçu (!) olmasına rağmen- üzerine basa basa belirtmekten çekinmiyor.

Diğer yandan, sakat görüşlü bazı kadın dernekleri ile, onlarla aynı yolda olan bazı muhalafet partisi mensuplarının kendileri gibi düşünmeyen kişilere ve yayınlara tahammül edemedikleri; işin daha garibi-kelle isteyen âsî yeniçeri zorbaları edası ile - bazı dinî dergilerin kapatılmasını dahî teklif edebildikleri esefle duyulmaktadır.

Bu katılaşmış yobaz zihniyetten sevgi, saygı, hoşgörü, insaf ve adalet beklemek beyhûdedir; ağlamak ve sızlamakta, zulmü yapandan merhamet dilemekte asla fayda yoktur. Hak , eğer verilmek istenmezse cebren alınır; edepsize gereken ders, hak ettiği cevap usulüyle verilir. haklının aynı zamanda güçlü ve kuvvetli de olması şarttır.

O halde samimi dindarlar ile, hakiki fikir ve vicdan hürriyeti taraftarları da en az münkirler kadar gayretli olmalı; olumlu, verimli, köklü ve devamlı çalışmalara girişmelidir.

Sayın okuyucular! Tembellik, lâkaytlık ve gevşeklik vebal veya zararının çok büyük olacağını bilmelisiniz.

İrşad ve tebliğ çalışmalarına önem vermeli, çeşitli toplantılar, konferanslar ve ev sohbetleri ile çevremizi aydınlatmalı, gerçekleri anlatmalısınız.

Fikirlerininzi duyurmak ve yapılan saldırılara karşı savunmak için her türlü araç ve gereçleri kullanmalı, kurulmuş müesseseleri maddeten, manen, kalben, fikren ve lisânen kuvvutle desteklemelisiniz.

Bulunduğunuz çevrede hak ve hürriyetlerimizi korumak için kadın-erkek tedbirler almalı, dernekler kurmalı, varolanlara üye olmalı, doğru yönde çalışmalarını sağlamalısınız.

Kahır ekseriyet bizimdir; şartlar lehimizedir; korkmadan, çekinmeden fikirlerinizi söyleyiniz!

Nihaî zafer Allah'a dayanan ve inanan; O'nun yolunda, O'nun rızası için zevk ve şevkle çalışanların olacaktır.