BATIDA İSLAM LEHİNE YENİ GELİŞMELER

İSLAM ŞUBAT 84

Halil Necatioğlu

Köln Express Gazetesi'nin, Aralık 1983 sonu nüshalarından birinde, çok enteresan bir haber yazılmış; buna göre:

Federal Almanya'nın sabık başbakanı ve SDP (Sosyal Demokrat Parti) Genel Kurulu üyesi Helmut SCHMİDT, kendisinin son doğum günü kutlama toplantısında yaptığı konuşmada, "İslam dinine yakın ilgi duyduğunu ve onu tedkik edeceğini" bildirmiş.

Haberi okuyan ve bize nakleden dostumuz, Schmidt'in partisi SPD'nin de bir fikir çalkantısı içinde olduğunu, yeni ve sağlam bir ideoloji aradığını ilave etmişti.

Yine Federal Almanya'daki, "Die Grünen: Yeşiller" diye bilinen ve Mecliste 27 sandalye kaznmış bulunan gençler partisinde de aynı arayıştan söz ediliyor. Menfaatperest, istismarcı ve samimiyetsiz Batı düzenlerine ve riyakar idarecilere isyan bayrağını açan bu genç grup. İnsanlığın kurtuluşuna formül arıyor, Blokların silahlanmasının aleyhinde gösteriler düzenliyor, tabiatın (doğanın) korunmasını istiyor, yerleşik düzene ve yardakçılarına karşı zaman zaman sert ve cesur tepkiler gösteriyor. İşte bu yeşiller içinden, Tina Gfanzil adlı 30 yaşlarında olan bir kadın liderin müslüman olduğunu gazeteler büyük manşetlerle ilan ettiler. Zehra adını alan Tina Gfanzil, müslüman olmadan önce defalarca Hamburg camiine gitmiş, vaaz, sohbet ve hutbeler dinlemiş. İslam'la ilgili kitaplar okumuş, hem Arapça öğrenmeğe başlamış.. Şu sözlerini lûtfen dikkatle okuyunuz:

-Silahlanma yarışının ve savaşın, yürüyüş yapmak ve sokaklarda slogan atmakla gerçekleşemiyeceğini düşünmeğe başladım. Bu vahim sürüklenişe son vermek için YENİ BİR TOPLUM VE YENİ BİR AHLAK DEVRİMİ gerekli idi. Avrupa ve ABD insani bir ahlaka muhtaç bu da İSLAM AHLAKIDIR.

Kendisinin müslüman oluş macerasını, "BÜYÜK CİHAD" adlı bir eser hazırlayarak anlatmak istediğini söyleyen bu Batılı hanım mebus başını örttüğünü, ibadetlerini yaptığını, Yeşiller grubu içinde daha şimdiden 60 kadar müslüman oluştuğunu da bildiriyor.

Geçen ay Türkiye'yi ziyaret eden büyük Fransız sosyalist mütefekkiri Roger Garaudy (Recâ Cârûdî) nin, diğer dinler, kapitalizm, sosyalizm ve İslam konusundaki mukayeseleri ve müslümanlık hakkındaki tedkik mahsulü sitayişleri, cesur ve net beyanları hafızalarımızda taptaze duruyor.

Bütün bu emarelerden çıkan sonuç şudur sevgili okuyucular:

Dünya İslam'a geliyor, hem de en kaliteli şahsiyetlerin önderliğinde! Çağın fikir liderliğini yapan Batı'da, akıl ve vicdan sahibi mütefekkirler, Kilise'ye ve kurulu iktisadi ve içtimai düzene baş kaldırmış; kapitalizmden kaçıp sosyalizme, hatta Komunizme; batıl dinden kaçıp inkara ve dinsizliğe düşmüş ama yine tatmin olmamış, köklü bir ahlak ve maneviyat olmadan, yani Cenab-ı Hakk'ın pak dini İslam olmadan, insanlığın dertlerine deva bulunamıyacağını yavaş yavaş kavramağa başlamıştır.

Bize gelince; kültür politikamız hala, köhneye ve çöken Batı'nın, tek yanlı, hilekar, gözboyayıcı, sömürücü sağ veya sol ideolojilerine bağlı. Hala kendi özümüze dönemedik, aslımızı inkardan vaz geçemedik. Eğitim ve öğretimimizde aziz dinimize, şanlı mazimize ve olgun kültürümüze ters tatbikalar câri.

Ülkemizin ne tam Batılılar gibi insan haklarına saygıyı öğrenebilmiş, ne de özüne bağlı olarak Doğulu ve milli kalabilmiş olan yarı-münevverleri insafa gelip artık şu hakikatları kabul etmezler mi:

İslam, devrini tamamlamış, tükenmiş, tarihe gömülmüş, çağ dışı bir çöl kanunu ve köhne bir inanç sistemi değildir.

Bilakis, kendine tutunanları bataklıktan çekip çıkaran bir kurtuluş ipi; dipdiri, pırıl pırıl, çağlar üstü bir hayat nizamı; söndürmek için üflendikçe kuvvetlenen bir alev bir ilahi aşk ve sevk menbaı, cana can katan bir âb-ı hayat pınarıdır.

Milli ve dini, ruhi ve bedeni, maddi ve manevi, ferdi ve içtimai, dünyevi ve uhrevi kurtuluş ve yükselişimiz İSLAM'dadır. Bunu daima söylüyorduk, şimdi dış dünya da bizi teyid ediyor.