GÜÇ VE KUVVETİMİZİN ASIL KAYNAĞI

Prof. Dr. M. Es'ad COŞAN

İlim ve Sanat - Ocak 1998

En büyük, en hakîm, en alîm, en azîz, en kavî, en metin... Allahu taâlâ hazretleridir, celle celâlüh ve amme nevâlüh ve lâ ilâhe gayrüh. Onun için, Allah'a bağlanan, Allah'ı seven, Allah'a itaat eden, Allah'a tevvekkül eyleyen kazanır; kimse onun sırtını yere getiremez, onu yenemez, ona galip gelemez. Tarih boyunca, nice zayıf nahîf, fakir, yoksul, mahrumiyetli, araçsız gereçsiz, sayıca az... ama iman yönünden son derece sağlam ve güçlü topluluklar, kendilerinden maddî imkânlar, sayı ve mikdar bakımından kat kat üstün ve ileri düşmanları yenmiş, mahv u perişan eylemişlerdir. Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billahil-aliyy-il-azîm. Güç ve kuvvet ancak ve sadece azîz ve celîl olan Allah'ındır, dilediğine verir, destekler, galip ve muzaffer eyler.

Asıl akıllılık, asıl tedbir, asıl hüner, asıl iş: Allah'la beraber olabilmek, O'nun rızasını kazanmağa çalışmak, O'nun buyruğu yönünde hareket etmeğe, O'nun dinini desteklemeğe, yaymağa, koruyup kollamağa, üstün getirmeğe uğraşmaktır. Aksine davranmak ise büyük yanlışlık, büyük gaflet, büyük sapıklık, büyük küstahlık, dünyâda, ahirette büyük hüsran ve büyük ziyandır.

O halde var gücümüzle İslâm'ı yaymaya, müslümanları korumaya, îmanı kuvvetlendirmeye gayret etmeliyiz; bunun için maddî, manevî her türlü tedbiri almalı, her çeşit teşkilâtı kurmalı, her seviyede, her çeşit çalışmayı dikkatle yapmalı, her çeşit fedakârlıkta bulunmalı, her çeşit mahrumiyete katlanmalı, her çeşit imkân ve muktesebatımızı ortaya koymalı, malları ve canları fedâ etmeliyiz.

Milletimiz, ârif olduğu için, imanının gereğini yapıyor, bu uğurda halisane çalışıyor. Birçok vakıf, dernek, Kur'an kursu, şirket, teşkilât, müessese kurmuş, elinden geldiğince hayrat u hasenat yapmağa, faydalı olmağa cehd eyliyor; çünkü ehl-i küfrün hırsını, hıncını, hile ve desisesini, aldatma ve göz boyamasını, şeytanlık ve düşmanlığını basiretiyle görüyor, ferasetiyle fehm ü fark eyliyor; uzun vâdede malına, canına, vatanına, îmanına göz diktiğini, istikbalini karartmaya kasdettiğini iyi anlıyor.

Demek ki aziz milletimizin kurduğu islâmî müesseseler çok zaruri, çok faydalı, çok önemli ve çok değerlidir; istikbal ve istiklâlimizin emniyet ve teminatıdır. Kurtuluş Savaşımızı îman gücüyle kazandığımız gibi, azılı ve ezelî düşmanlarımızın yeni yeni saldırı; teâdî ve tecavüzlerini de yine manevi kuvvetlerimizle savuşturabileceğiz. Varlığımız, birliğimiz, dirliğimiz, hürlüğümüz, felâhımız, salâhımız, refahımız, huzûrumuz, zuhûrumuz, hayatımız, devamımız, bekamız, sefamız, mutluluğumuz, kutluluğumuz, ailelerimiz, çocuklarımız, nesillerimiz, ırzımız, namusumuz, şerefimiz, haysiyetimiz, onurumuz, gururumuz, sevincimiz, övüncümüz... İslâm'ladır, İslâm'dandır, İslâm'dadır.

İslâm'ı, îmanı kaybedersek mahv oluruz, dünyada ve ukbâda rezil, rüsvâ oluruz; Uganda'ya, Ruanda'ya döneriz, birbirimizi kırarız, ortada ne izzet kalır, ne devlet, ne şevket, ne kuvvet, ne millet, ne raiyyet. Güzel vatan harabe olur, yangın yeri olur, kül-kömür olur, kan gölüne döner; millet birbirini, düşman da hepsini yer bitirir, geçer baş köşeye kurulur, oturur. İşte Osmanlı, işte Balkanlar, işte Ortadoğu, işte Filistin, işte tarih, işte ilim, işte mantık, işte insaf, işte iz'an, işte irfan, işte îman..

Müslüman halkımızın dinî, îmanî, içtimaî, ahlâkî, terbiyevî, talimî, ticarî, cihadî, hasbî, harbî, tedafüî, hayatî tüm kurum, kuruluş, atılım, teşebbüs ve teşkilatlarını devlet ve millet olarak desteklemek zorundayız. Buna şiddetle muhtaç ve mecburuz, tüm dünya devletleri ve ileri ülkeler de zaten böyle çalışıyor, halkın içgüdüsüyle kurduğu her teşkilatı destekliyor.

Çünkü savaş, her yönüyle, var gücüyle devam etmekte, Avrupa ve Amerika maalesef laik, medenî ve hür düşünceli davranmıyor, haçlı ruhuyla veya siyonist mantığıyla hareket ediyor, İslam'a ve müslümana hayat hakkı vermek istemiyor, dînî taassuptan, sömürücülük ve gaddarlıktan kurtulamıyor.

Gözümüzü dört açalım; dostu düşmanı çok iyi tanıyalım, fayda ve zarar nerede, tam görelim; en uygun tedbirleri zamanında alalım; yoksa felâket kapıda, ateş bacayı sarmış, düşman saldırıyı başlatmış durumda, vaziyet çok âcil, çok ciddî, çok kritik...